Karıncayı İncitmeyen Adam adlı öyküsüyle 1965 Yunus Nadi Kısa Öykü Ödülü'nü
kazanmış olan tarım mühendisi, eğitimci, yazar ve çevirmen Öner Ünalan
(1935-2011), meslektaşları, öğrencileri, okurları, yayıncılar ve
kendisini tanıyanlarca 80. yaşında saygıyla anılıyor. Kitle iletişim
organlarında hemen hiç görmediğimiz Öner Ünalan'ın değerini en iyi anlamış
olan ve onu yakından tanıyan çalışma arkadaşları Cemal Süreya ve Ahmet
Say idi. Ardında birçok önemli çeviri, özgün denemeler, şiirler bırakmış
olan efsanevi öğretmenimiz yazılarının bir kısmını Ragıp Gelencik adıyla
yazmıştı. [...]
Meslektaşları ve öğrencileri Öner Ünalan’ı anlattılar:
Salih Çağatay (öğrencisi):
Öner Ünalan sıradan bir eğitimci değildi. Ben ve birçok arkadaşım, toplumun kalıplaşmış, kabullenilmiş hatta dayatılmış birçok düşüncesinin dışında da düşünülebileceğini ondan öğrendik. Sorgulayan öğrenciler yetiştirmek bu olsa gerek. Onun,
birçok insanın yaşamına bu katkıyı yaptığını ben yıllar sonra anladım.
* * *
Köylerden gelmiş yatılı öğrencilerdik. O yıl üçüncü sınıftaydık. Akşam ders çalışmasına (mütalaa, etüd denirdi) girmiştik. Kerime Nadir'in Hıçkırık adlı kitabını okumaya dalmışım. Nöbetçi öğretmenin dersliğimize girdiğini fark etmemişim. Biri kitabı elimden çekti. Başımı kaldırıp baktım: Öner Ünalan'dı. İlkin bir şey demedi. Yoklamayı yaptı. Çıkarken "Sen gel benimle." dedi. Koridora çıktık. Kitabı göstererek "Bu kitap sana üzüntüden, karamsarlıktan başka bir şey kazandırmaz. Kitap okuyacaksan Talip Apaydın'dan, Fakir Baykurt'tan oku; orada kendini bulacaksın, sen de olacaksın o kitaplarda." dedi.
Ertesi gün gittim, okul kütüphanesinden Talip Apaydın'ın Sarı Traktör'ünü alıp okudum. Köyde yetişmiş bir genç olarak orada ben de vardım gerçekten. Sonraları Fakir Baykurt'un, Talip Apaydın'ın, Orhan Kemal'in, Erol Toy'un, Necati Cumalı'nın, Sabahattin Ali'nin tüm yapıtlarını okumamı sağlayan o telkin ve Sarı Traktör'dür.
Şener Demirkol (öğrencisi)[ii]:
Öğretmenim Öner Ünalan'ı önceki adı Çifteler Köy Enstitüsü olan Yunus Emre İlköğretmen Okulu'ndaki öğrencilik yıllarımda tanıdım. Bizim Tarım dersi öğretmenimizdi. Öğretmen okullarında İş Bilgisi, Resim, Müzik derslerinin yanında Tarım dersleri de uygulamalı olarak yapılırdı. Her öğrencinin diktiği bir ağacı vardı. Mezun olurken o ağacın bakımıyla ilgili not alırdı. Ben öğretmenimi yakından yeni yapılan lojmana ev eşyalarını taşıdığımda tanıdım. Bahçesinde o günlerde bile bitki türlerinin kökenine inip çiçekler üzerinde denemeler yaptığına, renklerini değiştirdiğine tanık oldum. Yeni sistemle oluşturulan (Her elma ağacı birbirine dallarıyla aşılanacak, bütün elma ağaçları tüm besinleri aralarında paylaşacaktı ve hiçbir ağaç zayıf ya da sıska kalmayacaktı. Bir anlamda ağaçlar arasında demokrasi, eşitlik sağlanacaktı.) elma bahçesinde her öğrencinin bir elma ağacı vardı, her öğrenci kendi ağacından sorumluydu. Yılsonunda o ağacın bakımına göre not alırdık.
Tüm okul meyve ihtiyaçlarını bu ağaçlardan sağlardı. Sadece meyve mi? Yumurta, süt, peynir, reçel, sebze vb. de okulda üretilirdi. Yazın staja kalan öğrencilerle okul işçileri kazanlar dolusu meyvelerle reçeller, marmelatlar yaparlardı. Bir tarlaya ekin ekilmeden önce bir mibzerle ne kadar tahıl atılacağı hesabını mibzerin altına çadır yayarak tekerlek devir sayısına göre uygulamalı olarak yapar, sınıfta da bunun hesaplarını yapardık.
Öner öğretmenimin yazarlık yanını herkes bilirdi ama çoğu okurları tarımcı tarafını bilmezdi.
Ondan çok şeyler öğrendik, tüm öğrencileri adına unutmayacağız, unutturmayacağız.
Nevzat Artıran (öğretmen arkadaşı):
Onu anlatmak pek o kadar kolay değil. Düşünce yapısıyla, sevgiden, barıştan, tüm emekçilerden, ezilen, sömürülen insanların özgürlüğünden yana olan, bu uğurda uğraşlar veren biriydi. Biz genç öğretmenlerin siyasal düşünce yapılarının gelişmesinde etkin rol oynayan bir ağabey olmuştu. 1968 yılında yapılan genel seçimlerde, okulumuzun bulunduğu Hamidiye köyünde Türkiye İşçi Partisi'ne sandıktan 3 oy çıkmıştı. Bunlardan birinin benim olduğunu biliyordu.
O bir örgütçüydü. Hamidiye köyünde muhtar seçimlerinde köydeki okumuş, nitelikli biri olan, CHP'li olduğu için seçilmesi olanaksız olan Sıddık Beyi seçtirebilmek için tüm köylüleri
ikna eden ve bunda başarılı olan biriydi. Köyün su sorunu böylece çözülmüştü. İmece usulü yapılan bu çalışmalara biz de katkıda bulunmuştuk.
O, öğrencilerine baba, biz genç arkadaşlarına ağabey, her türlü haksızlığa karşı dik duruşuyla örnek bir insandı. O, gölgesinde çocuklar oynasınlar diye doğada çınar ağacı olabilecek kadar sevgi dolu bir insandı. 1965-1970 yılları arasında Yunusemre İlköğretmen Okulu'nda onunla birlikte çalışmış olmak benim için onur kaynağı olmuştur. Ona olan özlemimiz hiç bitmeyecek.
Faik Dikmen (öğretmen arkadaşı)[iii]:
Sevgili Arkadaşım Öner Ünalan ile Yunusemre Öğretmen Lisesi'nde, 1967-1970 yılları arası beraber çalışma onurunu yaşadım. Darwin'in "Türlerin Kökeni" kitabını çevirdiği zamanlarda, daktilo seslerini, bir duvarla ayrılı komşuluğumuz nedeniyle evimizden hep duyardık. Doğaldır ki ödülümüzü, imzalamış olduğu çeviri kitabını armağan edişiyle fazladan almış olduk.
Öner Bey, toplumcu ve bilimsel bir yaşamın insanıydı. Mesleği gereği (Tarım Mühendisi ve Tarım Öğretmeni) yaptığı işlerde de bu tavrını sürdürürdü. Okulu ağaçlandırma çalışmaları, döner sermayeli okulumuzdaki meyve üreticiliği alanlarında bu uygulamalarını bolca gördük ve yaşadık.
Hak aramanın, özgürlüklere sahip çıkmanın ya da onları genişletmenin ancak örgütlü yaşamla olası olduğunu kavramış ve özümsemiş bir kişiydi. Emekten ve insandan yanaydı.
Böyle iddialı bir yaşamın ancak örgütlü toplum yapısıyla olası olduğunu bilir ve buna göre yaşardı. Okulumuz bir köy çevresinde ve şehre 40 km uzakta olmasına karşın, burada da örgütlenmenin gerekliliğine inanıp öğretmen arkadaşları harekete geçirerek TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası)'ün Hamidiye Şubesini açmıştır. Köyde bir sendika şubesi!... İnanılacak gibi değil, hele şu zamanda örgütlü yapıların neredeyse ortada olmadığı bir dönemde, bunu tekrar düşünmek ve hatırlamak insana heyecan veriyor.
Ben genç bir öğretmen olarak, daha TÖS'ün adını bile duymamışken, bu şubenin üyesi olmuştum. Bu üyeliğimle yaşam boyu gurur duydum. Doğal olarak bu zenginliğimde Öner Ünalan'ın büyük payı vardır.
Kendisini sevgi ve saygıyla anıyorum.
Hüseyin Güney (öğrencisi):
Eğitimi sadece okul binası ve duvarlar arasında değil her yerde, hayatın her alanında sürdüren, yaşayan ve yaşatan değerli öğretmenimi saygı ve rahmetle anıyorum. Yıl 1967'ydi sanırım. Tarım dersimizi uygulamalı olarak meyve bahçesi ile at harası arasındaki ayçiçeği tarlasında yapıyorduk. Birkaç km uzakta Mesudiye köyü görünüyordu. Sekizer onar kişilik kümeler halinde, ellerimizde kürek, çapa ve tırmık gibi aletlerle kimimiz su kanalı açıyor, kimimiz çapa yapıyorduk. Ben çapamı yere atıp önümde bir metre zıplayıp geri konan kanatlı bir böceğin peşine düştüm. Bir türlü yakalayamıyordum böceği. Asıl amacım işten kaytarmaktı sanırım. Öğretmenimiz kenarda çalışanları izliyor, kimileyin çapayı alıp arkadaşlarıma örnek çalışma gösteriyordu. Ben böceği ayağımla basarak yakaladım. Ezilmiş böceği elime aldım. Böcek elime iğnesini batırmaya çalışıyordu. Bize genellikle soyadımızla seslenen öğretmenimizin "Güney, gel buraya!" dediğini işittim. "Nedir o?" dedi. Böceği gösterdim. "Neden öldürdün? Doğaya zarar verdin." dedi. "Ama hocam, yabancı otları da öldürüyoruz." dedim. "O iş, bizim var olabilmek için doğayla savaşımızdır." dedi. Böceği eline aldı, Latince bir terimle türünü söyledi. 21 gün yaşadığını ama yaşamı özetlediğini, bu kısa zamanda çok etkin olup binlerce üreme yaptığını, kaplumbağa gibi yüzlerce yıl edilgen yaşamadığını ve anlayamadığım bir şeyler daha anlattı. Ben hep çok iyi anlıyormuş gibi yüzüne baktım. "Doğaya zarar verdin, belki de doğanın dengesine yardım ettin, çünkü sen de doğasın." dedi. Durumumu anlamıştı. Güldü ve "Git, işten kaçma." dedi. Koşarak gidip çapamı aldım. Yıllar sonra Zile yakınlarında bir dağ köyünde, damdan bozma, üstü çatısız, küçük pencereli bir evde gaz lambasının ışığında öğretmenimin çevirisi olan Türlerin Kökeni'ni okurken aynı ya da benzer bilgileri gördüm. Hocamı anımsadım; gözlerim doldu. O gece o kitapla uyudum.
i Beyazıt Kahraman, "Öner Ünalan 80 Yaşında Yapıtlarıyla Anılıyor",
Harbi Gazete internet sitesi, 19 Şubat 2015. (Sayfaya gitmek için buraya
tıklayınız.)
Harbi Gazete internet sitesinin aynı sayfasında, Beyazıt Kahraman'ın
Öner Ünalan'ın eşi
Gönül Ünalan'la yapıtığı bir söyleşinin metni de yer alıyor. Söyleşiyi
okumak için buraya
tıklayınız.
ii Ressam Şener Demirkol, Öner Ünalan'ın ölümünden
sonra, fotoğraflarından yararlanarak birkaç portresini çizmiştir.
Portrelerden ikisini görmek için, sitenin Fotoğraflar
kesimine bakınız.
iii Sayın Faik Dikmen, Eğitimciler Derneği (EĞİT-DER) yayını ABECE
dergisinde, Öner Ünalan'ı tanıtan, "Elma Ağaçlarının Kardeşliği"
adlı bir yazı yayımlamıştır. Bkz.: Faik Dikmen, "Elma Ağaçlarının Kardeşliği", ABECE (dergi), Eğitimciler Derneği (EĞİT-DER) yayını, sayı 295, Mart 2011.
(Yazıyı okumak için buraya
tıklayınız.)