Yazıları

VE'Lİ DÜŞÜNCELER[i]

Kimileri ve'siz yazmayı bir artam sayıp önemsiyorlar. Nurullah Ataç da onlar gibiydi. Ve'yi ne zaman bıraktığını bile unutmamıştır: "Ve'yi, iyice biliyorum, 1940 yılının bir güz günü bıraktım." (N. Ataç, Günce, 1956-1957, TDK Yayınları, Ankara, 1972, s. 675.) Ve'siz yazmış ilk yazar değildir Ataç, Kantarağasızade Ömer Selâhattin 1919'da "Âdil Mevlâ" adlı kitabını hiç ve'siz yazıp Edebiyat-ı Cedide'ye karşılık olarak Mehmet Rauf Bey'e armağan etmiştir. Bu kitap 1927'de yayımlanmıştır.

"Ve"nin gereksiz olduğu sanısı XIX. yüzyılın sonlarına doğru doğar. Ne var ki "ve"yi gereksiz sananlar bu küçücük bağlaçın kökenini ve Türkçede neden kullanılıp durduğunu doğru düzgün araştırıp aydınlatamamışlardır; bu yüzden "ve" ile savaşları günümüze dek bir kör dövüşü biçiminde sürmüştür.

Türkçenin öz "ve"si takı'dır. Takı'nın ne zamana dek nasıl kullanıldığı Orhun Yazıtları ile başlayan eski metinler incelenerek görülebilir. Takı, Anadolu Türkçesinde dahi, de, da, daha biçimlerini almıştır. Belirli durumlarda bugün de "ve" yerine kullanılıyor. "Ve", Türkçeye en az 800 yıl önce girmiştir, daha doğrusu takı'nın yerini almaya başlamıştır. Takı (dahi) bir süre "ve" ile yan yana kullanılmıştır. XIII. yüzyılda iyice biçimlendikleri varsayılan "Dedem Korkut Öyküleri"nde takı (dahi) ile ve birlikte görülür. XIII. yüzyılda Yunus Emre, XIV. yüzyılda Hacı Bayram ve Âşık Paşa, XV. yüzyılda Kaygusuz Abdal ve Süleyman Çelebi, XVI. yüzyılda Pir Sultan Abdal dahi yerine "ve" kullanmışlardır. Dahi giderek kullanımdan düşmüştür. "Ve", Türkçeye Arapçadan Osmanlıca yoluyla girmiş değildir; tersine, Osmanlıcaya Türkçe yoluyla girmiştir.

Eski Türkçede "ve" yoktur demek, eski Türkçede takı yoktur demekle birdir. "Ve" gereksizdir demek, Eski Türkçede takı gereksizdi ve İngilizcede and, Almancada und, Farnsızcada et gereksizdir demekle birdir.

"Ve", gereksiz olsaydı onu kullanmayanlar onun yerine hiçbir şey kullanmayabilirlerdi. Bunu başaramıyorlar; "ve" kullanmadıkları yerde hiç değilse virgül kullanıyorlar. Virgüller çoğalınca virgüllerden önceki sözcüklerin sonlarındaki çekim eklerini yineliyorlar; ister istemez kısa tümceler kuruyorlar; çünkü "ve"siz uzun tümceler kurmanın ne çetin bir iş olduğunu ve öyle kurulacak tümcelerin güç anlanır olacağını seziyorlar. Vb, vb. Sonra da kendi biçemlerini pek beğeniyorlar. Seçkin bir azınlıktan olmakla övünür gibiler.

Memet Fuat önce Nâzım Hikmet'in şiirlerinde sık sık "ve" kullanmasından etkilenip bol bol kullanmış "ve"yi, sonra da Ataç'ın etki alanına girip hiç kullanmaz olmuş. Nâzım Hikmet, "Kuvâyi Milliye Destanı"nın başlangıcında "Onlar" başlıklı parçada "ve"yi çok ve güzel kullanmıştır. Memet Fuat oradan 15-35. dizeleri örnek gösterip der ki: "Ama Nâzım şiirlerini 've'lerle örüyormuş, 've'nin tadına tat katıyormuş. O ayrı iş... O başka... Sen de Nâzım ol, istediğini yap..." (Memet Fuat, "Ve'li Yazmak", Adam Sanat, Mart 1998.) Nâzım olmak için de gençlere "ve"siz yazmaya çalışmalarını, Türkçenin kimi inceliklerine ancak böylelikle varıp biçemlerini geliştirebileceklerini, vb. söylüyor.

Nâzım Hikmet "ve"yi öyle kullanmayı eski metinlerden öğrenmiş olamaz mı? Nitekim kimi eski metinlerde (Örneğin "Oğuz Kağan Destanı"nda) takı, kimilerinde (örneğin Yahya-ibn-i Halil-ibni-i Çoban Feta-ı-Burgâzi'nin "Fütüvvet-Nâme"sinde, (XIII. yüzyıl) ve Evliya Çelebi'nin (1611-1682?) "Seyahatnâme"sinde) "ve", birbirini izleyerek uzun bir dizi oluşturan ortak işlevli sözcükler veya sözcük öbekleri arasında çarpıcı bir biçimde kullanılmıştır. Nâzım Hikmet "ve"nin böyle de kullanılmasından, şiir kurarken yararlanmıştır. Yukarıda anılan şiiri bunun en güzel örneğidir.

Gençler Memet Fuat'ın öğütlerine kulak asmayıp Türkçeyi tarihsel gelişimiyle bir bütün olarak değerlendirmelidirler. Nâzım Hikmet'in yaptığı gibi.


i Ragıp Gelencik, "Ve'li Düşünceler", Evrensel Kültür (dergi), sayı 87, Mart 1999, s. 47.

Öner Ünalan, bir dostuna yazdığı 18 Haziran 2002 tarihli bir mektubunda, "ve" ile ilgili şöyle söyler: "Dilinden söz ederken 've' kullanmadığını andın. Eskiden ben de 've' kullanmazdım. Örneğin 1965'te Yunus Nadi Armağanını alan öyküm ve'siz yazılmıştır. Çeviri, özellikle bilimsel çeviri çalışmalarım beni 've' konusunu iyice incelemeye zorladı. Çeyrek yüzyıl önce vardığım sonuç Dil ve Politika'daki 'Türkçede 'Ve'' adlı incelememde özetlenmiştir.

"İsteyen ve'li yazar, isteyen ve'siz. Yalnız, ve'yi olumlu veya olumsuz bir biçimde özümseyenlerin bu bağlacı ayrıntılı tanımaları iyi olur, diye düşünüyorum."

Öner Ünalan'ın sözünü ettiği öykü "Karıncayı İncitmeyen Adam"dır. (Öyküyü okumak için buraya tıklayınız.) Sözünü ettiği inceleme için bkz.: Ragıp Gelencik, "Türkçede 'Ve'", Dil ve Politika, Fe Yayınları, Ankara, 1993, s. 113-128. Bu yazı ilk kez Soyut dergisinde (Ragıp Gelencik, "Türkçede 'Ve'", Soyut (dergi), sayı 81, Temmuz 1975.) yayınlanmıştır. (Yazıyı okumak için buraya tıklayınız.)