|
DİL GELİŞTİRME, GÜDÜMBİLİM, BİLGİSAYAR[i]
Başka uluslar, örneğin Macarlar ile Almanlar da ulusal dillerini
geliştirmek zorunda kalıp bu işi uzun zamanda ve bizden epey önce başardılar.
Aramızdaki önemli farklardan biri, bizim bu işi XX. yüzyılın dördüncü
çeyreğinde sürdürmekte olmamızdır. Günümüzün, dil geliştirme çalışmalarını
da öncelikle ilgilendiren iki özelliği var: 1) Bilim ve yapınbilim (technology)
geçmiştekine oranla pek daha çabuk ilerliyor; 2) Uluslararası iletişim ve bildirişim
daha önce hiçbir çağda görülmemiş bir hızla ve evrensel oluyor. Dilimizdeki
Batılı sözcük sayısı ve dolayısıyla oranı gittikçe artıyorsa, bunda, başka
etkenlerle birlikte bu iki olgunun da payı var. Peki, bu iki olgu, ulusal dilimizi daha
kısa sürede geliştirme olanaklarını da birlikte getirmiyor mu? Günümüz
koşulları, dil geliştirmede başarıyı çabuklaştıracak yollar bulup kullanmaya daha
elverişli değil mi? Öyle görünüyor ki bu soruların yanıtları olumludur.
Bilebildiğime göre bizde dil geliştirme çalışmalarında bilimler bilimi'ne
veya güdümbilim'e (cybernetics)[ii] ve bilgisayara
başvurulmuş değildir. Belki onlardan yararlanma yolları olabileceği düşünülmüş
bile değildir. Güdümbilimin ana sorunu ve amacı yapma anlık (intellect)
yaratmaktır. Bilimler bilimi, yaşamın her adımında gerçekten karşılaşılan her
türlü sorunun çözümüne yardımcı olabilecek bütün yöntemlerle ilgilenir.
Bilgisayarla anlaşmak için FORTRAN, COBOL, ALGOL, PL 1 gibi diller geliştirilmiştir.
En genel anlamıyla DİL, bilimler biliminin özellikle ilgilendiği görüngülerden (phenomenon)
biridir. Bilgisayarların doğal dillerle de programlanabildiği göz önünde tutulursa,
ulusal dilimizi geliştirmek için önümüzde engin olanaklar bulunduğunu söylemek,
koşulları abartmak sayılmaz. Ulusal dilimizi geliştirmek amacıyla bilgisayar
programlamak besbelli epey zaman alır. Ama bu iş başarıldıktan sonra -ki o güne dek
yeni kuşak bilgisayarlar da kullanıma girer- şaşılacak denli kısa zamanda büyük
ilerlemeler sağlanabilir. Böyle bir program kesinlikle eksiksiz olamaz; dilimizdeki
gelişmelere göre arada bir gözden geçirilmek gerekir. Belirli bir aşamadan sonra
kullanılabilir bir program da tasarlanabilir.
Gene bilebildiğime göre, bugüne değin ulusal dil geliştirmek için bilimler bilimine
ve bilgisayara başvurulmamıştır; çünkü günümüzün gelişmiş ülkelerinde,
bizdeki gibi bir dilsel sorun yoktur. Bu önemli bir eksiklik değildir: Güdümbilimin
genel bulguları bu amaçla da kullanılabilir ve öyle olmak gerekir. Böyle bir
çalışmanın kendine özgü güçlükleri de olacaktır. Her şeyden önce ulusal
dilimizle ilgili ve bugüne dek derlenmiş bütün verileri yepyeni bir anlayışla
gözden geçirmek gerekecektir.
Programlamayla ilgili olarak dil geliştirmede yöntem sorunu en genel biçimde
tartışılmalıdır: Bizde türetme, bileştirme, örnekseme
gibi sözcük yaratma yolları yöntem sanılagelmiştir; oysa hepsi de işin yapınsal
(teknik) yanıyla ilgilidir. Bugüne dek uygulanmış bir tek yöntem vardır: Ulusal
dilde karşılığı olmayan bir yabancı sözcüğü ele alıp ona ve kökendeşlerine
karşılık bulmak. Başka bir söyleyişle, toplum olarak varmadığımız için
dilimizde maddesel varlık biçimleri (söcükleri) bulunmayan kavramlara Türkçe
maddesel varlık biçimleri (sözcükler) bulmak. Bu yöntemin ayırıcı özelliği,
bizde maddesel varlık biçimi bulunmayan bir kavramdan veya dilimizde karşılığı
olmayan bir yabancı sözcükten işe başlanmasıdır. Bu yöntemde kavram-kavram ve
kavram-sözcük ilişkilerinden yararlanılır. Programlamada bu yöntem değerini
yitirmez, ama şimdiye dek kullanılmamış ikinci bir yöntem de onunla birlikte
başarıyla uygulanabilir. İkinci yöntem bir bakıma birincinin tam tersidir. Bundan
ötürü "ters yöntem" diye de adlandırılabilir. Ters yöntemde
kavram-kavram, kavram-sözcük ilişkisi yanında, sözcük-kavram ilişkisinden de
yararlanılır. Şöyle: Her dil gibi Türkçenin de bir gölge sözlük'ü
vardır. Bu sözlük, gerçekte var olan, ama kullanılmayan ve gerektiğinde alınıp
kullanılan, başka bir söyleyişle türetilip kullanılan sözcükleri içerir.[iii]
Örneğin gelmek eyleminin kökünden türemiş ve kullanmakta olduğumuz,
Türkçenin işleyen sözlük'üne girmiş sözcükler dışında, o kökten
türetip kullanabileceğimiz bütün sözcükler gölge sözlüktedir: geli, gelgi,
gelgin, gelinti, gelmece, gelencek, gelsemek,
gelit, gelmelik, vb. Türkçede bir eylem veya ad kökünden türemiş
sözcüklerden de yeni sözcükler, sonra onlardan da yenileri, sonra onlardan da gene
yenileri vb. türetilebilir. Çok sayıda türetme ekimiz vardır. Dilimizin olanakları,
bir eylem veya ad kökünden, uygun eklerle ve bu zincirleme işlemle kaç sözcük
türetmeye elverir? Öyle görünüyorki bu soruyu yanıtlayabilecek bir uzman yoktur. Bu
konuda araştırma yapılmış değildir. Ama gölge sözlüğümüzün pek varsıl
olduğu bellidir. Ters yöntemde gölge sözcüklerden işe başlanır. Böyle sözcükler
sıralanıp incelenir. Hangi kavramların maddesel varlık biçimleri (sözcükleri)
oldukları (olabilecekleri) veya dilimizin işleyen sözlüğündeki Türkçe
karşılıksız hangi yabancı sözcüklerin karşılıkları oldukları (olabilecekleri)
araştırılır ve bir sonuca varılır. Ters yöntem, bilgisayara başvurulmadan da
kullanılabilir, ama bilgisayarla çalışılırsa, öyle görünüyor ki, çok daha
verimli olabilir. Gerçekte dil geliştirmek amacıyla iyi programlanmış bir
bilgisayarın belleğine yerleştirilmiş sözcük dağarı ve sözcük türetme yolları
olağanüstü çok ve çeşitli olmak gerekir. Öyle ki insan belleği böyle bir yükün
değil tümünü, tümüne oranla pek küçük bir bölümünü bile taşıyamaz ve
istenir istenmez kullanıma sunamaz.
Buraya dek sorun kabaca konmuştur. Bu durumuyla uzmanların eleştirilerine ve
yetkilerine bırakılabilir. Yalnız, söylenmeden geçilmemek gereken bir nokta var: Dil
geliştirmede başvurulabilecek bilimsel ve yapınbilimsel bulguların çok ve çeşitli
olması sorunu çözmeye yetmez. Toplumsal koşullar onlardan yararlanmaya elverişli
midir, değil midir? İşin önemle üzerinde durulması gereken belirleyici yanı
budur...
i Ragıp Gelencik, "Dil
Geliştirme, Güdümbilim, Bilgisayar", Dil ve Politika (Fe Yayınları,
Ankara, Kasım 1993), s. 93-96. Bu yazı ilk kez Türkiye Yazıları dergisinde
(Ragıp Gelencik, "Dil Geliştirme, Güdümbilim, Bilgisayar", Türkiye
Yazıları (dergi), sayı 6, Eylül 1977, s. 9-10.) yayınlanmıştır.
ii "Güdümbilim: Canlılarda ve makinelerde kontrol [denetleme],
iletişim ve ileyişi inceleyen bilim, sibernetik." ("Türkçe
Sözlük", Dil Derneği Yayınları: 9, ikinci baskı, Ağustos 2005, s. 776.)
iii Öner Ünalan, "Lenin ve Dil" adlı incelemesinde, gölge
sözlük'ü şöyle tanımlar: "Gölge sözlük: Gerçekte bir dilde
var olan, ama kullanılmayan ve gerektiğinde, alışılmış söyleyişiyle, 'türetilip'
kullanılan sözcüklerin hepsi." Bkz.: Ragıp Gelencik, "Lenin ve Dil",
Dil ve Politika (Fe Yayınları, Ankara, Kasım 1993), s. 11-24. (Yazıyı okumak için buraya
tıklayınız.)
Doç. Dr. Faik Kanatlı ve Prof. Dr. Tahir Balcı, "Türkçenin Gelişme Eğilimleri:
Önekimsilerle Eylem Türetimi" adlı makalelerinin özetinde, gölge sözlük
kavramı konusunda şöyle söylüyorlar: "... her dilin kullanımlık
sözlüğünün yanında bir de gölge sözlüğünün varlığı, gölge sözlüğün bir
gizilgüç oluşturduğu ve henüz oluşturulup kullanılmayan; ancak dilsel, bilimsel,
toplumsal ve teknik gelişmelere koşut olarak türetilmesi ve kullanılması olası
sözcükleri içerdiği ileri sürülmektedir."
Yazarlar, makalelerinin "Bulgular ve Yorum" kesiminde ise şöyle söylüyorlar:
"R. Gelencik örneksemeyle türetilen ve gerek içerik gerekse biçim açısından
yadırganıcı gibi görünen bu tür sözcüklerle ilgili olarak her dilin bir gölge
sözlüğü olduğundan sözetmektedir. Bu gölge sözlükte gerçekte varolan, ama
kullanılmayan; ancak gerektiğinde türetilip kullanılabilecek sözcükler
yeralmaktadır. Örneğin gel kökünden denenen geli, gelgi, gelgin, gelinti, gelmece,
gelencek, gelsemek, gelit, gelmelik, sözünü ettiğimiz bu gölge sözlüğün
öğelerindendir. Bu öğelerden bazıları kullanıma yakın adaydır.
"Gelencik şu anda kullanımı yaygınlaşmış olan altyapı, üstyapı gibi
sözcüklerin de zamanında bu gölge sözlüğün öğeleri olduğunu
belirtmektedir." Bkz.: Faik Kanatlı, Tahir Balcı, "Türkçenin Gelişme
Eğilimleri: Önekimsilerle Eylem Türetimi", TÖMER Dil Dergisi, sayı 94, Ağustos
2000, s. 65-74.
|
|