"Dil Ve Politika", Ragıp Gelencik'in, 1976
ile 1993 yılları arasında değişik dergi ve gazetelerde yayınlanmış on beş
makalesini kapsıyor. Bu makaleler, üzerinde bir dönem çok tartışılan "dil
sorunları"nı politikayla, toplumsal ilişkilerle ve felsefeyle bağlantısı
içinde inceleyen bilimsel ve yalnızca, dar bir aydın çevresinin ilgilenebileceği
çalışmalar olarak kalmıyor; belki bundan daha önemli olarak, dil sorunlarını
özellikle bir akademik uzmanlık alanının sorunları halinde değil, politik
mücadelenin bir öğesi olarak ele almasıyla, özel bir değer kazanıyor. Ragıp
Gelencik, her biri son derece önemli tezler ve değerlendirmeler içeren makalelerinde,
bir yandan genel olarak dilin (örneğin "Lenin ve Dil") ve özel olarak
Türkçenin sorunlarını politikayla ilişkisi ve tarihsel arka-plan zenginliği içinde
incelerken ("Dil Sorunu Ve Dilsel Sorun", "Güneş Dil Teorisi
Üstüne"), diğer yandan TDK'nın kimi uygulamalarının yapısını da
çözümlüyor, eleştiriyor. Kitabın önsözünde R. Gelencik, şu çok önemli
saptamayı yapıyor: "Politik savaş her alanda verildiği içindir ki, savaşılan
politikayı veya politikaları her alanda iyi tanımayı gerektirir.
"Bu
kitaptaki incelemeler vb., tümüyle 'teknik' sayılan konularda bile,
ülkemizdeki belirli dil-politika ilişkilerini daha iyi tanıma çabasının
ürünüdür."
Gerçekten de,
Türkiye'de dil ekseninde tartışmalar, dile müdahalenin bir devlet
politikası olarak formüle edilmesi ve uygulanması dolayısıyla, belki de bir başka
ülkede eşine rastlanmadık ölçüde politik ve ideolojik bir içerik kazanarak
ilerlemiştir. Dil konusundaki tutum, bir ilericilik-gericilik kıstası olabilmiş ve
bunun sonucu ve ifadesi olarak, 12 Eylül rejimi en önemli operasyonlarından birisini,
Türk Dil Kurumu üzerinden gerçekleştirmiştir. Ne kadar hak etmişti bu
"ilgiyi" TDK, tartışmaya değer; fakat dilin politik bir öğe olarak
kazandığı önemi göstermesi bakımından bu olay, ayrıntılı olarak incelenebilecek
ölçüde tipiktir. R. Gelencik, yerinde bir saptamayla, TDK'nın "ilerici olduğu
sanısı"nın, Mc Carthyci saldırılardan kaynaklandığını söylüyor. (s. 67)[ii]
Öyleyse cuntanın TDK'ya karşı tavrı bir çelişki miydi? Elbette değildi ve olayın
ardında, ancak "dil ve politika" kavramları ekseninde netleştirilebilecek
karmaşık bir ilişkiler ve çatışmalar zinciri yatmaktaydı. "Dil Ve
Politika"nın önemi ve değeri, yalnızca dilin değil, politikanın da çok açık
gibi görünen ama aslında görünür olmayan derin dip akıntılarıyla karakterize
olmuş olgulara, ihmal edilmiş bir açıdan bakılmasını sağlamasından gelmektedir.
Kitap, yalnızca bir araya getirdiği makalelerin içeriği dolayısıyla önemli
değildir: Aynı zamanda, ele aldığı konuları incelerken sergilediği yöntem
anlayışı ve pratiği bakımından da ayrıca incelemeye değer bir zenginlik
taşımaktadır.
i Evrensel Kültür (dergi),
sayı 27, Mart 1994, s. 23. (Yazarın adı belirtilmemiş. Bir görüşmemizde
Aydın Çubukçu, tanıtma yazısını kendisinin yazdığını söyledi
ve onerunalan.net'te adını anmamıza izin verdi.)
Öner Ünalan'ın "Dil ve Politika" adlı kitabı ile ilgili bilgi için buraya
tıklayınız.
ii Öner Ünalan "TDK Kurultayı Dolayısıyla Notlar" adlı
incelemesinde şöyle söylüyor:
"1950'den
sonra, TDK, veya TDK'nin tüzel kişiliğinde o güne dek izlenmiş dilsel politika,
eleştirilmeye başlanır. Çeyrek yüzyıldır her türlü eleştiriden uzak çalışmaya,
çalışma verimlerinin resmen benimsenip benimsetilmesine alışmış TDK'li aydınlar,
yaptıklarını gerekçelendirmek ve savunmak zorunda kalırlar. Gerek eleştiriler
gerek yanıtlar sığ, ama serttir.
"1950'lerin başlarında, Türkiye'de Mc Carthyciliğe taş çıkartan bir
antikomünist politika güdülür. O yıllarda şoven bir dil politikası izlemekten
başka bir şey yapmayan TDK'li aydınlar da bu gerici politikanın saldırısına
uğrarlar. TDK sözcüleri bu saldırılardan haklı olarak yakınırlar. 12 Mart
döneminde toplanan Olağanüstü Kurultayda Kurum tüzüğündeki üyelik koşullarına
eklenen 'Atatürk'e ve Atatürk ilkelerine bağlılık', öyle görünüyor ki, bir
korunma önlemidir.
"İlericilik ilişkindir (relative). Dünün ilerici sınıfı burjuvazi,
bugün gericidir. Belirli bir çağda, belirli bir toplumda ilericilik, o toplumun nesnel
ve öznel koşullarında insanlığın toplumsal ilerleme yasalarına uygun davranıp
davranmamaya bağlıdır. TDK'nin ilericiliği de bu ölçüte göre tartışılmak
gerekir. TDK 'sosyalizme eğilimli veya yönelik' anlamında ilerici olmamıştır.
TDK'den böyle bir ilericilik de beklenemez. Ancak, öyle görünüyor ki, 1950'lerde bu
derneğe yöneltimiş Mc Carthyci saldırılar, kimilerinde TDK'nin ilerici olduğu
sanısını uyandırmıştır."
Bkz.: Ragıp Gelencik, "TDK Kurultayı
Dolayısıyla Notlar", Dil ve Politika (Fe Yayınları, Ankara, Kasım
1993), s. 66-67. Bu yazı ilk kez Türkiye Yazıları dergisinde (Ragıp
Gelencik, "TDK Kurultayı Dolayısıyla Notlar", Türkiye Yazıları (dergi),
sayı 44, Kasım 1980.) yayınlanmıştır. Yazıyı okumak için buraya tıklayınız.