Yazıları

BATI DİLLERİNİN ÖNEKLİ SÖZCÜKLERİNE KARŞILIK BULMA SORUNU[i]

Batı dillerindeki tele-, an-, in-, syn... gibi öneklerle başlayan sözcüklere karşılık bulmada zaman zaman başarısız kalındığı, Türkçenin, diyalektiğine ters yönde zorlandığı duraksanmadan söylenebilir. Oysa durumun kabaca irdelenmesi bile başarısızlık ve ters zorlamalar için gerekçe olmadığını göstermektedir:
Yunanca tele- (uzak) önekiyle başlayan Batılı sözcükler bir haylidir, ve öyle görünüyor ki, bilimin ve yapının (tekniğin) ilerlemesiyle daha da çoğalacaktır. Böyle sözcüklerin pek azına karşılık önerilmiştir. Ataç, telephone sözcüğü için uzak-konuşur karşılığını kullanmıştır.[1] Türkçe Sözlük'te[2] tele- önekli iki sözcüğe karşılık önerilmiştir:

Telepathy : Uzaduyum.
Television : Uzagörüm.

Ali Püsküllüoğlu, Öz Türkçe Sözlük'e[3] iki karşılık alabilmiştir:

Telepathy : Uzaduyum.
Telescope : Irakgörür.

TDK'nin Batı kaynaklı sözcüklere karşılık bulmakla görevlendirdiği ilk yarkurul, nedense, böyle bir tek sözcüğe karşılık önermekle yetinmiştir. Öneri gerekçesiyle birlikte şöyledir:
"Telekominikasyon: Tele- öneki Yunancada uzak, uzaktan demektir. Fransızcada bu anlamla yeni sözcükler türetiminde kullanılır. Communication sözcüğüyle tele- önekinin birleşmesinden oluşan télécommunication, Fransızcada karşılıklı olarak elektrikli ya da optik araçlarla uzaktan iletme işi demektir. Sözcük dilimize de bu anlamda geçmiştir. Türkçede az gittik, uz gittik tekerlemesindeki uz, uzak anlamını bugün de korumaktadır. Kominikasyon için daha önce iletişim karşılığı önerildiğinden, yukarıdaki verilere de dayanılarak telekominikasyon için de uziletişim karşılığı önerilmektedir:
"Örnek: Son yıllarda ülkeler arası uzelitişim oldukça geliştirilmiştir."[4]
İkinci yarkurulda görevli Prof. Dr. Sadettin Buluç, Tahir Nejat Gencan, Doç. Dr. Berke Vardar, öncellerinin ortaya attığı uz eşittir uzak formülünü şöyle benimsemişlerdir:
"Tele: Yunanca têle, uzak'tan gelen ve birçok Batı dilinde uzakta, uazaktan anlamlarıyla kullanılan bu öğe, Türkçeye giren bir dizi sözcükte de yer almaktadır. Bu öğeyi karşılamak üzere, dilimizde pek çok türevi bulunan uz sözcüğü, uzak, az gitti, uz gitti vb. kullanımlarındaki anlamıyle benimsenmektedir."[5]
İşte ikinci yarkurulun önerileri:

Télédynamique : Uzdevimsel.
Téléférique : Uzaşar.
Téléphone : Uzseslek, seslek.
Télécommande : Uzgüdüm, güdüm.
Télex : Uzyazdırım.
Télémètre : Uzölçer.
Téléobjektif : Uzmercek.
Télépathie : Uzsezim, sezinim.
Télescope : Uzgözlek.
Télévision : 1. (genel olarak) Uzgörüm, 2. (alıcı aygıt) uzgöreç.
Télégraphe : (çeşitli anlamları için) 1. Uzyazım, 2. uzyazar, 3. uzyazı.
Télémécanique : Uzaktarım.

Görülüyor ki tele- önekinin yerine uz ya da uza sözcüklerini bir önek gibi getirmek, bu sözcüklerin uzak anlamına geldikleri gerekçesiyle, bir ilke olarak benimsenmişitr. Peki ama, "Az gittik, uz gittik" diye başlayan tekerlemedeki uz, "uzak" anlamına gelmekte midir? Uz, başka bir tekerlemede de şöyle geçer:

"....................
Az iken, uz iken
Anam evde kız iken
Deve boku koz iken
...................."[6]

Anadili Türkçe olan birine bu iki tekerlemedeki uz sözcüğünün anlamı sorulsa, herhalde şu karşılık alınır: "Bu tekerlemelerdeki uz'un bir anlamı varsa, uz 'çok' anlamına geliyor olmalıdır." Tekerleme, "... olmayacak işleri olağan sayan bir masal dünyasına ayak basacak dinleyiciyi gerçek-üstü ve gerçek-dışı havaya alıştırmak için bir giriş ..."[7] olduğuna göre, bu tekerlemedeki uz anlamsız da olabilir, yalnızca uyaklı söz söyleme uğruna kullanışmış da olabilir. Sorun bir de şu yoldan irdelenebilir: Diyelim ki uzak sözcüğü uz'dan, yanak sözcüğünün yan'dan türediği gibi türemiş olsun:

Yan - yanak
Uz - uzak.

Bu durumda, uz ile uzak arasındaki ilişki, yan ile yanak arasındaki gibidir ve uz'un uzak anlamına geldiği söylenemez. Kaynaklara başvurulursa, Türkçe Sözlük'te uz'un şöyle açıklandığı görülür:

"uz: (I) s. 1. İyi, yarar, uygun: Eli uz. 2. İşinin eri, 3. Düzgün açık ve ereğe uygun (anlatış), fasih.
"uz: (II) zf. Masallarda söylenen az gitti, uz gitti, dere tepe düz gitti tekerlemesinde geçer."

Bu açıklamada, uz'un uzak anlamına geldiği anıştırılmış bile değildir. Divanü Lûgat-it-Türk'e bakılırsa, uz ile birlikte uza sözcüğü de bulunur. Açıklamaları şöyledir:

"uz: usta, mahir. Uz kişi: eli uz, eli işe yaraşıklı, udumlu kişi.
"uza: geçmiş zaman."[8]

Eldeki verilere göre, uz sözcüğü, uzak sözcüğünün kökü bile olmayabilir... Birinci yarkurul, "Türkçede az gittik, uz gittik tekerlemesindeki uz, uzak anlamını bugün de korumaktadır." dediğine göre, uz'un eskiden o anlama da geldiğini başka kaynaklara dayanarak söylüyor olmalıdır...
Uz, uzak sözcüğünün uygun görülmüş kısaltması olarak kullanılsaydı -ki böyle olmadığı her iki yarkurulun açıklamalarından anlaşılmaktadır- ve türetilen sözcüklerin daha kısa olması kaygısıyle böyle davranılsaydı bile, yapılan işin yerindeliği söz götürürdü.
Hacettepe Üniversitesi Bilgi İşlem Merkezi'nde çeşitli bilişim terimlerine karşılıklar aranıp bulunmuştur. Bunların arasında "tele" önekiyle başlayan bazı sözcüklerin de karşılıkları vardır. Aydın Köksal'ın hazırladığı Hacettepe Üniversitesi Bilgi İşlem Merkezi Bilişim Terimleri Sözlüğü'nden şu örnekler anılabilir[9]:

Telesignal : Uzak-im.
Telecommunication : Uzakiletişim.
Teletype : uzakyazıcı.

Demek ki bilgi-işlemciler, bilgi-işler (bilgi-sayar, computer) ile işleri gereği ilişkisi olan kişiler,tekerlemelerden yararlanmak gereğini duymamışlardır. Onların böyle bir tutumu sakıncalı buldukları da söylenebilir. Türettikleri sözcükler öyle pek yadırganmamakta, kişinin kafasına birtakım sorular üşüştürmemektedir. Belki uzak-im terimindeki im sözcüğüne takılanlar olabilir. Ama kökeni belli ve signal (parola, işaret) anlamına gelen eski bir Türkçe sözcük olduğunu öğrenince, herhalde bir diyeceği olmaz.
Bu yolu izleyerek telemeter (télémètre) sözcüğüne uzakölçer ya da uzaklıkölçer karşılığı önerilebilir. Téléobjektif'in Türkçesi, bu nesnenin gördüğü iş gözönünde tutulursa, uzakmerceği ya da uzaklıkmerceği'dir denebilir. Bununla birlikte, tele- önekiyle başlayan sözcüklerin bazılarına bu yoldan karşılık önerilemeyebilir. Téléférique sözcüğü için, İngilizcedeki cable car Türkçeye çevrilerek tel-arabası (telarabası) karşılığı önerilebilir. (Telarabası karşılığında halkın yarattığı sözcüklerin havası var gibidir. Sözcüğün İngilizcesinde de böyle bir hava sezilmektedir.) Telepathy için uzakduyum, uzakduyuşum, uzaktan duyuşum ya da yalnızca duyuşum karşılığı önerilebilir. Télécommande (kumanda sözcüğünün komut olarak Türkçeleştirildiği düşünülürse) uzakkomut ya da uzaktankomut olmak gerekir. Bunlardan daha uygun karşılıklar da önerilebilir. (Bu denemenin ereği sözcük önermenin ötesindedir.) Türevlere karşılık önermekle ilgili olarak şöyle bir örnek verilebilir:

Telepathy : Uzakduyuşum.
Telepathic : Uzakduyuşur, uzakduyuşlu, uzakduyuşsal.
Atelepathic (?) : Uzakduyuşmaz, uzakduyuşsuz.
Telepathist : Uzakduyuşumcu.
Telepathically : Uzakduyuşumla, uzakduyuşurlukla.

İkinci yarkurul, tele- önekli birkaç sözcüğe birer sözcükle karşılık önermeyi denemiştir: Télécommande-güdüm, télépathie-sezinim gibi... Bu karşılıklar uygun görülmese bile, yarkurulun denemesi ilginçtir. Bu yoldan da yararlanılabilir. Örneğin television için uzgörüm, uzgöreç, uzagörüm karşılıkları gibi, uzakgörüm vb. de uygun görünmemektedir. Öyleyse ona bir tek sözcükle karşılık önermek denenebilir. Ve örneğin, television görüt'tür denebilir.[10]

Television : Görüt.
TV yayını : Görüt yayını.
TV'ye almak : Görütlemek.
TV ile almak : Görütlemek.
TV kamerası : Görütler, görütleç.
TV kameramanı : Görütleyici, görütmen.
TV spikeri : Görüt sunucu, görüt konuşmanı.
TV seyretmek : Görüt seyretmek, görüte bakmak.
TV alıcısı : Görüt alıcı (alıcısı).
TV anteni : Görüt alacı, görüt-çeker.
Televizyoncu : Görütçü.
Televisionic (?) : Görüte uyar, görütlük, görütsel. (Tam görütlük bir konu!)
Atelevisionic (?) : Görüte uymaz, görüte ters, vb.

Telegraph sözcüğü üzerinde özellikle durmak gerekir. Dilimize ilk giren tele- önekli sözcük herhalde budur. Konuşma dilimizde bu sözcüğün yerini tel almıştır. Tel çekeriz, tel alırız, para telleriz, sağlığımızı telleriz, durumu telleriz... Bu tel'lerin tele- ile değil, gerçek tel ile ilişkisi olduğunu söylemek, yaşantıya daha uygun görünmektedir; çünkü telegraph'ta iletim tel ile yapılmaktadır. Türkçede, telegraph sözcüğü ile ilgili gelişim budur. Ve bu sözcük için konuşma dilinde kullanılabilecek karşılık önermek olanaksızdır. Böyle bir karşılığa gerek de yoktur. Telegraph sözcüğüne belki bir terim olarak karşılık önerilebilir. Telsiz sözcüğünün de telegraph sözcüğünü konuşma dilinden kovmuşluğu ayrıca anılmalıdır. Ve telsiz sözcüğü, konuşma dilindeki tel'in gerçek kökeninin tele- değil, tel olduğunu kanıtlamaktadır. Ve öyle görünüyor ki, telephone sözcüğü için kolayca benimsenebilecek bir karşılık önermek artık çok güçleşmiştir.
An-, in-, non- gibi olumsuzluk bildiren öneklerle başlayan sözcüklere karşılık önermek, kimilerini sonekli bir dil olan Türkçeye önek kazandırmak (!) gibi bir çıkmaza sürüklemiştir. Örneğin, determinism için gerekircilik, indeterminism için yadgerekircilik karşılıkları önerilmiştir. Yadgerekircilik'in başındaki yad, dilimizde başka, yabancı anlamlarına gelen bir sözcüktür ve bir olumsuzluk öneki gibi kullanılamaz. Indeterminism'in Türkçesi GEREKMEZCİLİK olabilir.[11] Başka bir örnek:

Cause : Neden.
Causal : Nedensel.
Causality : Nedensellik.

Şimdi, bu eski ve alışılmış karşılıklar yüzünden, acausal ve acausality sözcükleriyle karşılaşan biri, onlara yadnedensel ve yadnedensellik karşılıklarını mı önermelidir? Yoksa eski bir yanlışı düzeltip şu yeni karşılıkları mı:

Cause : Neden.
Causal : Nedenli.
Acausal : Nedensiz.
Causality : Nedenlilik.
Acausality : Nedensizlik.

Causality'nin açıklaması şöyledir: "Nedeni sonuca bağlayan bağ... Nedensellik [Nedenlilik] ilkesine göre her olgu bir nedenden doğar [nedenlidir], nedensiz hiç bir şey olmaz..."[12] Bu açıklama da gösteriyor ki, causality'nin Türkçesi nedenlilik'tir. Türkçenin "Ural-Altay dillerinin Altay kolundan, eklemli, sonekli bir dil"[13] olduğu unutulursa, diyalektik bir yana bırakılırsa, böyle yanılgılardan kaçınılamaz. Ve yanılgılar, sonekli bir dil olmasının Türkçenin eksikliği olduğunu, onu önekli hale getirmek gerektiğini asla kanıtlamaz.
Bununla birlikte, heteronomy sözcüğüne önerilmiş yaderklik karşılığındaki yad, Türkçenin diyalektiğine aykırı durumda değildir, çünkü bir önek gibi kullanılmamıştır. Sözcüğün karşıtı autonomy (özerklik) dir. Öz ve yad sözcükleri, önek gibi kullanılmaya kalkışılmadan, bu örnekte olduğu gibi, karşıt türetmede kullanılabilir.
İle, birlikte, aynı zamanda anlamlarını veren Yunanca ayn- öneki de, Türkçenin diyalektiğine aykırı zorlamalara yolaçmıştır. Örneğin synchronous ve asynchronous terimlerine önerilmiş karşılıklar şöyledir:

Synchronous : Eşinzaman, eşzaman.
Asynchronous : Yadınkurun.[14]

Oysa halktan biri bu sözcüklere şu karşılıkları önerebilirdi:

Synchronous : Birzamanlı.
Asynchronous : Ayrızamanlı.

Latince ara, iç anlamına gelen inter- öneki de, başlangıçta, aykırı bir zorlamaya yolaçmıştır. Arsıulusal sözcüğü, bunun ilk ve belki de son örneğidir. Arsıulusal, kimin yaratısı olursa olsun, kesinlikle anlamsız bir sözcüktür. Türkçede ars ya da arsı diye bir sözcük var mıdır? Ars ya da arsı, arası'nın keyfi olarak bozulmasının ürünü ise, böyle davranmaya kimsenin hakkı olmadığı hiç duraksanmadan söylenmelidir. Neyse ki inter- önekiyle başlayan Batılı sözcüklere karşılık önermenin Türkçeye uygun bir yolu bulunmuştur. Bugün kullandığımız uluslararası, ülkelerarası, kıtalararası gibi sözcükler bu uygun yolun verimleridir. Ama inter- önekiyle başlayan Batılı sözcüklerin hepsine bu yoldan karşılık önerilemeyeceği de anılmalıdır. Örneğin, elektrik sıkıntısı dolayısıyle bugünlerde sık sık işitilen interconnect (interconnet sistem) sözcüğüne herhalde bu yoldan karşılık önerilemez. Bu sözcüğün karşılığı bağlaşım (bağlaşım sistemi) ya da buna yakın anlamlı bir sözcük olabilir.
Sonuç şöyle özetlenebilir: Batının önekli sözcüklerine karşılık önerilirken Türkçenin sonekli bir dil olduğu asla unutulmamalıdır. Türkçenin diyalektiğine aykırı zorlamalar gereksiz ve sakıncalıdır. Başarıya ulaşmak için Türkçenin diyalektiğine büyük bir duyarlıkla uyulmalı, Türkçenin diyalektiği yaşanmalıdır.


1 Yılmaz Çolpan, Ataç'ın Sözcükleri, (TDK Yayınları: 214, Ankara, 1963), s. 14. Ataç'ın bu sözcüğü kullanışına örnek verilmemiştir.

2 Mehmet Ali Ağakay, Türkçe Sözlük, dördüncü baskı, (TDK Yayınları: 247), Ankara, 1966.

3 Ali Püsküllüoğlu, Öz Türkçe Sözlük, (Bilgi Yayınevi, Ankara, Ekim 1971). Sözlüğün ilk baskısında (Öz Türkçe Sözcükler ve Terimler Sözlüğü, Nokta Yayınları, Ankara, 1966.) bu iki sözcük yoktur. Sözlüğe, beş yılda iki sözcük girmesi, besbelli, tele- önekli sözcüklere pek az karşılık önerilmiş olmasındandır.

4 Prof. Dr. Samim Sinanoğlu, Tahsin Saraç, Emin Özdemir, Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılık Bulma Denemesi I, (TDK Yayınları: 355, Ankara, 1972), s. 78.

5 Türk Dili, (1 Mart 1973), s. 732-734.

6 Pertev Naili Boratav, Zaman Zaman İçinde, (Remzi Kitabevi, İstanbul, 1958), s. 53.

7 Zaman Zaman İçinde, s. 32.

8 Divanü Lûgat-it-Türk Dizini, (TDK Yayınları: 368, Ankara, 1972).

9 Bkz. Emin Özdemir, "Batıdan Gelen Sözcükler", (Türk Dili, 1 Eylül 1971), s. 487-491.

10 Ataç bu sözcüğü idea anlamına kullanmıştır. Sözcük için kendi yargısı şöyledir: "Görüt, bence büsbütün kötü değil." (Ataç'ın Sözcükleri, s. 51.) Görüt, başka bir anlamda şöyle kullanılmıştır: "Toz bulutları durdu, yolun kıyılarına yayıldı, eriyormuş gibi küçüldü, yer yer görüt verdi." (Ernest Glaeser, 1902 Doğumlular [çeviren Öner Ünalan], Toplum Yayınevi, Ankara, Eylül 1970, s. 180.)

11 Gerekmezcilik herhalde Orhan Hançerlioğlu'nun önerisidir. Hançerlioğlu nedense bu karşılığa pek güvenememiş görünmektedir. Felsefe Sözlüğü'nde bu madde şöyledir: "GEREKMEZCİLİK bkz. YADGEREKİRCİLİK." Yadgerekircilik'e bakan okur ise, oradaki açıklamada gerekmezcilik sözcüğü ile hiç karşılaşmamaktadır. Bkz. Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1970.

[Felsefe Sözlüğü'nün "Geliştirilmiş ve Genişletilmiş" 16. baskısında (Remzi Kitabevi, İstanbul, Nisan 2008), "Gerekmezcilik" maddesi çıkarılmış, "Yadgerekircilik" korunmuş. Afşar Timuçin'in Felsefe Sözlüğü'nde ise (genişletilmiş 5. baskı, Bulut Yayınları, İstanbul, 2004), "Belirlenimcilik" maddesine bağlanmış "Gerekircilik" ve "Belirlenmezcilik" maddeleri var. Dikkat edilirse, "Gerekir-ci-lik" ile "Gerekmez-ci-lik" arasındaki dilsel ve kavramsal ilişki, "Belirlenim-ci-lik" ile "Belirlenmez-ci-lik" arasında yok. Burada da, Öner Ünalan'ın bir söyleşisinde dile getirdiği şu soru karşımıza çıkıyor: "Düşünce dili nasıl geliştirilmeli?"

12 Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü, s. 190.

13 Haydar Ediskun, Yeni Türk Dilbilgisi, (Remzi Kitabevi, İstanbul, 1963), s. 17.

14 Ağakay, Türkçe Sözlük. Ağakay, syncronous için zamandaş karşılığını da önermiştir. (Bkz. Fransızca-Türkçe Sözlük, TDK Yayınları: 189, Ankara, 1962.) Asyncronous sözcüğüne yadınkurun karşılığının önerilmiş olması şu bakımdan da ilginçtir: Kurun Arapça Karn'ın çoğuludur ve zamanlar, devirler anlamına gelmektedir. (Bkz. Mustafa Nihat Özön, Osmanlıca-Türkçe Sözlük, genişletilmiş ikinci basım, İnkilâp Kitabevi, İstanbul, 1955.) Arapça zeman Türkçenin ses uyumuna boyun eğerek zaman olmuş ve dilimiz artık bu sözcüğü özümsemiştir. Oysa karn sözcüğü böyle değildir. Kurun-i ahire, -ulâ, -vusta terimlerini bugün yaşı elliden küçük kaç kişi bilebilir? Yadınkurun önerisinin yer aldığı Türkçe Sözlük'te kurun, karn sözcüklerine yer verilmemiştir. Yoksa bu sözcükteki kurun başka bir kökenden midir?


i Ragıp Gelencik, "Batı Dillerinin Önekli Sözcüklerine Karşılık Bulma Sorunu", Soyut (dergi), sayı 67, Şubat 1974, s. 62-69.