Yazıları

ÖZGÜRLÜK, AŞK, ŞİİR[i]

Paul Eluard'ın (1895-1952) "Özgürlük" adlı şiirini Türkçeye ilk kez Melih Cevdet Anday ve Orhan Veli Kanık birlikte ve şairin ölümü (18. 11. 1952) dolayısıyla çevirip yayımlamış olmalılar (Yeditepe, 15. 12. 1952. Orhan Veli, Çeviri Şiirler, ikinci basım, hazırlayan Asım Bezirci, Can Yayınları, İstanbul, 1984, s. 91-94).[ii] Bu şiiri 1953 başlarında okumuş olmalıyım; 45 yıl sonra bir daha ve sonra birkaç kez daha okudum ve bencileyin şiir ezberlemeyen birinin belleğinde biçimi ve özü ile şaşılası bir sağlamlıkla yer etmiş olduğunu gördüm. Anımsadığım şiir, kısa dizeli dörtlüklerden oluşuyor ve sonuncusu sayılmazsa hepsi "yazarım adını" dizesiyle bitiyordu. Şiirin adı ve bağımsız son dizesi tek sözcüktü: Özgürlük! Çevirmenler "hürriyet sözcüğünü kullanmışlardı, ama nasıl olmuşsa belleğim onu Türkçeleştirmişti. Tümüyle anımsadığım bir dörtlük yoktu, ama unutmadığım dizeler vardı. Demek ki Eluard'ın "Özgürlük" şiiri beni çok etkilemişti ve yaklaşık yarım yüzyıl sonra belki daha da çok etkiledi.

Eluard sapına dek militandı, İspanya İç Savaşında faşistlere karşı dövüştü, İkinci Dünya Savaşında Nazilere karşı örgütlü direnişte yar aldı. Fransız Komünist partisine 1942'de, komünistlere yabanılca kıyılırken üye oldu, direnişi şiirleriyle de, örnek alınacak bir biçimde destekledi. "Özgürlük" o direniş şiirlerinden biri.

Okudukça iyice anladım ki kolay kotarılmış bir şiir değil bu; emek verilerek tasarlanmış, bilinçle işlenmiş. Yirmi dörtlüklü ve yinelemeli olduğu için ilk okuduğumda uzunca görünmüştü bana; şimdi öyle görünmüyor. Bence Eluard kısa dizeli dörtlükleri de özellikle yeğlemiştir. Bunu şiirin kolay ezberlenmesi için değil, ezberlenmesine gerek kalmasın diye yapmış olmalı. Bu şiirin bir kez okunması veya dinlenmesi yeter. Nazi çizmeleriyle çiğnenen Fransa'da özgürlükten yoksun herkes, çocuk olsun yetişkin olsun, bu şiirle bir kez ilişki kurduktan sonra, yaşamında o yoksunluk yüzünden değerini yitirmiş ne varsa, hepsine "özgürlük" yazmaya başlayabilir. Üstüne "özgürlük" yazılacakyaşantıları ve nesneleri bulup Eluard'ınkilere yakın dörtlükler kurmakta zorlanmaz. Her dörtlüğün sonunda "özgürlük" demesi yeter. Böylece kendi özgürlük manilerini söylemiş olur; doğayı seyrederken, yürürken, çalışırken, dövüşürken, acı çekerken... Onun için de şiir parça parça yeniden ve yeniden söylenip durmadan çoğalır, bir bakıma anınımleşir ve bütün yurtsever Fransızların direniş şiiri olur. Nitekim öyle olmuştur. Bu şiir, özgürlük özlemli bütün insanların ortak şiiridir, bugün de çoğaltılıp bir direnç ve ileri atılım desteği olarak kullanılabilir.

Yanılmıyorsam 1941'de yazılmıştır bu şiir ve doğuşunda bir esin varsa, çok eskilerde, Eluard'ın çocukluğunda olmalı bu esin. İlk dörtlüğü şöyle:

Okul defterime
Sırama ağaçlara
Kumlar karlar üstüne
Yazarım adını

Bir çocuk böyle nesneler üstüne ancak en sevdiği varlıklardan birinin adını yazabilir. O da, öncelikle, bir ilk sevgilinin adı olabilir. Şiirin adı ve son dizesi olan "özgürlük" sözcüğü yerine bir kadın veya erkek adı konursa, şiir bir aşk şiiri oluverir; güzelliğinden de yitirmez; yalnız, iletisi değişir. Özgürlük şiiri neye niyet edilip yenirse o olan muz değil; ama öyle görünüyor ki buna benzer değiştirmelerle başka yeni iletilere varmaya da uygun. Şiirdeki bu ıra, militan şiir yazacak şairlerin başvurabilecekleri olanakların enginliğini gösterip militan şiirin slogansız yazılabildiğini ve bence öyle yazılması gerektiğini kanıtlıyor.

Özgürlük şiirinin yansıtma ile ilişkisi var. Yansıtma kimsenin yabancısı değildir. Güneşli bir ilkyaz günü sevgilisiyle söyleşen biri için güneş gülümseyerek parlar; çiçeklenmiş ve yeşermeye başlamış ağaçlardan sevinç ve iyimserlik dökülür; kuş cıvıltıları şenlik müziğidir; insanlar sevimlidir... Oysa o kişi sevdiklerinden birini toprağa veriyor olsaydı, bütün bunlar tersine dönerdi. Kişi duygularını ve düşüncelerini dış dünyaya yansıtır, ama onalrın dış dünyadan kaynaklandığını sanır. Yansıtmanın kişiden kişiye değişen ayrıntıları olabilir; çünkü herkes toplumsal ve bireysel varlığı ile tektir.

Şairler yansıtmayı öteden beri az çok ve değişik biçimlerde kullanmışlardır. Örneğin Oktay Rifat'ın "Karıma" adlı şiiri neredeyse tümüyle yansıtmaya dayanır:

Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah

Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir

Bir toplumda ortak sevinçler ve yerinçler yaşanırken bireylerarası veya toplumsal diyebileceğimiz yansıtmalar olur. İkinci Dünya Savaşı sırasında bütün yurtsever Fransızların yaşadığı yerinç ve ondan doğan yansıtma gibi. Ortak duygulara yol açan koşullar ortak düşüncelere de yol açar. Böylece toplumsal bir duygudaşlık ve düşündeşlik ve buna bağlı daha kapsamlı bir toplumsal yansıtma doğar. Birlik ve dayanışma ruhu denen şey budur ve gerçekte ruh olmayıp bir ortak davranışlar toplamıdır, nesneldir. Maddesel koşullar değişmese bile bireysel yansıtma zamanla yeğinliğini yitirip bitebilir. Oysa toplumsal yansıtma maddesel koşullar değişmedikçe sürer, tümüyle bastırılması özel koşullar gerektirip çok uzun zaman alır. Toplumsal yansıtmaya katılan her birey için yalnız kendi çevresindeki nesneler yansıtma konusu olabilir; toplumsal yansıtmanın konusu ise bütün bireysel yansıtma konuları toplamıdır, toplumsal çerçevedeki bütün nesnelerdir, bir ülkedir.

Eluard'ın şiirinde özgürlükten yoksunluk duygusu veya özgürlük özlemi birçok nesneye yansıtılıyor: Okul defterlerinden tatsız kaba yağmura dek. Bununla da yetinilmiyor, düşüncelere ve duygulara yansıtılıyor: Fizik gerçeğe, çırçıplak yalnızlığa, arzu duymaz yokluğa, ölüm basamağına, ansız umuda...

Özgürlük şiirinde her yaştan okur kendi yansıtma nesnelerinden birçoğuyla karşılaşıveriyor. Duyguların ve düşüncelerin yansıtma nesnesi olarak gösterilmesi okurun kendi varlığını da bir yansıtma nesnesi gibi algılamasına yol açıyor. Bütün bunların üstüne özgürlük yazılması, yansıtmayla bastırılmış anlayışın (comprehension) etkinliğe geçirilip özgürleştirilmesidir. Özgürlük şiirinin çarpıcı gücü bundan doğuyor.

Sevgiliye özlem ile özgürlüğe özlem çok benzer veya örtüşür biçimlerde yansıtılabildiği içindirki bu şiir küçük bir değişiklikle aşk şiiri de olabiliyor.

Şiir salt söz ustalığı değildir, birtakım bilgiler de iletir. Bilimsel olmayan bu bilgiler kimseye yabancı değildir; çünkü hepsi yaşamış ve yaşıyor olmaktan edinilmiştir. Ne var ki, bu bilgiler eşit paylaşılmış ve paylaşılıyor değildir. Şair bu eşitsiz paylaşılmış bilgileri onlara uygun bir dille, güzel ve etkli bir biçimde herkese eşit sunan kişidir. Ama o bilgiler şiir dolayısıyla da eşit paylaşılmış olmaz. Herkes kendi toplumsal ve bireysel varlığının elverdiği oranda pay alır onlardan. Şiir, okuyan herkesin payını artırır. Yalnız şiir değil, bütün yazın ve bütün güzel sanat dalları insanca paylaşmanın en ileri biçimidir.


i Ragıp Gelencik, "Özgürlük, Aşk, Şiir", Evrensel Kültür (dergi), sayı 79, Temmuz 1998, s. 47.

ii Paul Eluard'ın "Hürriyet" adlı şiirini okumak için buraya tıklayınız.

Bkz.: Orhan Veli, "Çeviri Şiirler", ikinci basım, hazırlayan Asım Bezirci, Can Yayınları, İstanbul, 1984, s. 91-94. Asım Bezirci, şiirin altına şu notu düşmüş: "M. C. Anday - O. V. Kanık (Yeditepe, 15. 12. 1952).