|
GÜNLÜKLÜ DÜŞÜNCELER[i]
Kimileri günlük diyorlar kimileri günce. Ben günlük demeyi
yeğliyorum; çünkü yaygın dildeki herhangi bir sözcüğü gerektiğinde
yeni bir
anlamda kullanmayı seviyorum ve yaygın dildeki sözcüklere çok benzeyen yeni
sözcükleri öyle olmayanlardan daha kolay benimsiyorum.
Türkçede birçok anlama geliyor gün. Günlük'teki anlamı zaman ölçme birimlerinden
biri olan gündür. Günlük tanımlarının ortak yanlarından biri ve başlıcası,
günlük sayılan yazıların gün ile birkaç bakımdan ilişkilendirilmesidir.
Bir günlük ille de sağ üst başına konmuş tarihte mi yazılmış olmak gerekir?
Kimileri o tarihte yazılmış olmasını pek önemsiyorlar. Onlara göre öyle
yazılmamış yazılar günlük değildir. Günlük başlangıçta zamana öyle sıkı
sıkıya bağımlı yazılmış olabilir. Olabilir, diyorum; çünkü olmayabilir de.
Kesinlikle öyle olduğunu kim kanıtlayabilir? Mustafa Şerif Onaran'ın tanıklığına
göre Nurullah Ataç, Son Havadis Gazetesine gelir, oturup bir haftalık
günlüklerini bir çırpıda yazarmış. Böyle yazdı diye Ataç'ın günceleri günlük
sayılmayacak mı? Özgünlükten pek hoşlanan Cemal Süreya tarih yerine 1. GÜN, 2.
GÜN... 999. GÜN yazarak günlüklerini numaralamıştır. Ne var ki onlara çıplak
birer numara vermekle yetinmeyip GÜN sözcüğünü eklemek gereğini duymuştur.
Ayrıca, kimi günlüklerinin altında tarih vardır: Örneğin 15. GÜN'ün altına 1
Ekim 1984 ve 29. GÜN'ünkine 15 Ekim 1984 tarihi konmuştur. 16, 20, 24, 25'inci GÜN'ler
yoktur. Onları yayımlamamış olabilir. Öyleyse anılan tarihler arasında her gün bir
günlük yazmıştır ve hepsinin tarihi bellidir. Yalnız, GÜN'ler ilerledikçe böyle
on beş günde bir tarih bildirmeyi savsadığı görülür. Gene de günlüklerini hangi
yılın hangi ayında veya aylarında ve hangi sırayla yazdığı ve başlangıçta
olduğu gibi her gün yazmadığı bellidir; çünkü zaman zaman ay ve yıl
bildirilmiştir ve atlanmış GÜN'ler öyle çoktur ki onca günlüğü yazıp da
yayımlamamış olması anlanır gibi değildir. Demek ki Cemal Süreya'nın günlükleri
ilk bakışta sanıldığı gibi tarihsiz değildir.
Günlük okurları arada "tarihsiz" günlüklerle de karşılaşırlar.
Tarih yerine konan bu "tarihsiz" sözcüğü, yazarın kendi eliyle
yazılmışsa, ya yazarın günlüklerine gerçekten onları yazdığı tarihleri
verdiğini; dolayısıyla her nedense unuttuğu bir tarih yerine herhangi bir tarih koymak
istemediğini gösterir ya da okurda böyle bir izlenim yaratmak içindir.
Herhangi bir yazı tek başına öykü, deneme, söyleşi, makale, anlatı, vb. olabilir.
Ama tarihli de olsa herhangi bir yazı tek başına günlük olamaz, başka bir yazınsal
türden olur. Tarihli bir yazının günlük olabilmesi için her gün veya belirsiz de
olsa az çok kısa aralıklarla sürdürülen bir yazma uğraşının ürünü olması,
tarihli yazılmış ardışan benzerleriyle birlikte bulunması gerekir. (Onun içindir ki
günlük sözcüğü bu türlü yazılardan oluşan yapıt anlamında da kullanılıyor.)
Bir günlüğün tarihi yazıldığı tarih olabilir de olmayabilir de. Önemli olan,
yazarın yazdığını zamanla ilişkilendirmesidir. Bu ilişkilendirme yazarı şöyle
veya böyle bağlar. Okurlar, eleştirmenler ve başka yazarlar bunu görmezlikten gelip
rastgele konuşup yazamazlar. Günlük yazarı bugünkü bir tarih altında 40 yıl önce
düşündüklerini yazabilir. Bu, onları 40 yıl sonra yazılmaya değer bulduğunu
gösterir. Günlükte anlatılan, ne olursa olsun, ille de yazıldığı tarihle veya ona
yakın bir tarihle bağlantılı olmak gerekmez. Günlükte içerik ve yazılmışlık
bakımından her zaman günü gününelik aramak, bütün bunları görmezlikten gelip
olgulara aykırı bir günlük anlayışına saplanmak demektir.
Günlük-zaman ilişkileri bunlarla bitmez. Günlük her gün veya belirsiz de olsa az
çok kısa aralıklarla yazıldığı için herhangi bir konuyu ayrıntılı işlemeye
uygun değilidr; bir günde yazılabilir oylumda, oldukça kısa bir yazıdır. Az çok
belirli bir oylumu aşan bir günlük başka türden bir yazı olur. Öyle bir yazıyı
günlük adı altında değil de ırasına uygun ad altında yayımlamak daha doğrudur.
Yazar söylemek istediğini söyleyebilmişse tek tümcelik günlükler de yazmış
olabilir. Yalnız, böyle günlükler uç örneklerdir. Tek sözcüklü günlük bile
olabilir. Cemal Süreya'nın 679. GÜN'ü gibi: "Radyasyon." Daha uca
gidilip bir tarihin altı bomboş bırakılabilir. Ancak, böyle aşırı uç örnekler
ilk ve tekseler belki bir şaka değerleri vardır; hiç olmasalar daha iyi olur.
Günlüğe başlık koymak gerekmez. Tarih, günlüğün başlığıdır da. Her günlük
kendi tarihiyle anılıp bildirilir. Ancak, günlük başlıklı da olabilir. Nitekim
Ataç günlüklerine başlık koymuştur. Başlıksız pek az günlüğü vardır.
Yeterince oylumlu günlükler, kendilerini günlük yapan ilişkilerden koparılıp
bağımsız yazılar gibi incelenirlerse anı, fıkra, makale, deneme, söyleşi,
eleştiri, anlatı gibi yazınsal türlerin herhangi birinden oldukları söylenebilir.
Bundan ötürü, başarılı günlük yazarı birçok yazınsal türde kalem oynatmış
sayılır. Çekinmeden "BEN" diyebilir günlük yazarı, kişisel ayrıntılara
girebilir, çok öznel de davranabilir; onun içindir ki yaşayışı, düşünüşü,
duyuşu, önyargıları, değer yargıları, kısacası kişiliği ve dünya görüşüyle
okurun karşısına başka yazınsal türlerde olduğundan daha çok ve iyi tanınır
biçimde çıkar. Günlük ister konu ayrımı gözetilmeden yazılsın, ister belirli bir
konuda yazılsın, günlük yazarı, yaşamı geniş veya dar bir açıdan sürekli
gözleyip düşünen, sağladığı verileri değerlendirip vardığı sonuçları
oldukça düzenli bir biçimde yazan kişidir. Günlük okurları da, öyle görünüyor
ki, genellikle tekdüzelikten çabuk sıkılan, ayrıntılardan hoşlanan, başkalarının
dünyalarına özel ilgi duyan kişilerdir.
i Ragıp Gelencik,
"Günlüklü Düşünceler", Değintiler, Evrensel Kültür (dergi),
sayı 84, Aralık 1998, s. 48-49.
Evrensel Kültür'ün anılan sayısında, iki "değinti" yer alıyor; buraya
aktardığımız birincisi. Sonrakini ("Sanatçılar Kıskanç mı Olur?")
okumak için buraya tıklayınız.
|
|