Yazıları

BAĞNAZLIK GEREKLİ OLABİLİR Mİ?[i]

Bağnaz sözcüğünün kullanımına örnek olarak Türkçe Sözlük'e Ataç'tan bir bağnaz tanımı alınmış: "Bağnaz, kendi kendine düşünmeyen adamdır." Bu önerme tersinden alınarak, bağnaz başkalarıyla birlikte veya başkalarının özendirmesi, yardımı, zoru, vb. ile düşünen adamdır denebilir mi?

Bir güncesinde şunları yazmış Ataç: "Bakıyorsunuz, sağcılar sağcıları, solcular solcuları beğeniyor, yalnız birbirlerinin dediklerini, düşündüklerini anlıyorlar. Bu, düşünceye değer vermek değildir, bir doğruya bağlanmak, belki de körü körüne bağlanmak, başka doğrulara, başka düşüncelere kötü kötü bakmaktır. Bağnazlıktır (taassuptur)." Kuşkusuz, düşündeşler kolay anlaşır. Ancak, karşıt ve sistemli düşünüşleri benimsemiş kişiler olarak sağcılar ve solcular da birbirlerinin düşünüp dediklerini, neden öyle düşünüp dediklerini anlayabilir ve bilebilirler. Ne var ki bu, karşıt düşünceleri doğru bulup benimsemelerini gerektirmez. Sağ düşünüşün de sol düşünüşün de nesnel koşulları ve benimseyenleri için öznel koşulları vardır. Ayrıca, sistemli düşünüşte ana önermeler bırakılmadan karşıt düşünceler doğru bulunamaz. Sağcılar ile solcular arasındaki karşıtlık onların yaratması değildir, nesnel ve köklü birtakım karşıtlıkların yansımasıdır. Bu yansımaya bakarak sağcıları da solcuları da, üstelik toptan, bağnaz saymak yanlıştır. Bağnaz olmak için sağcı veya solcu olmak ne gerekir ne de yeter. Bağnaz sağcılar da vardır bağnaz solcular da. Bağnazlığın düşünceye değer vermemek olduğunu da söylüyor Ataç. Kim düşünceye değer vermezlik edebilir? Birtakım düşüncelerin suç sayılıp yasaklanarak bastırılmaya çalışılması bile, düşüncede bir güç olduğunu tanıyıp ona bir değer vermenin de sonucudur. Ataç "beğenmek" sözcüğünü kullanıyor ve "başka düşüncelere kötü kötü bakmak" diyor. Bu, düşüncelere değer yargılarıyla bakmaktır ki bir yanılmadır.

Kendisinin de bağnaz olduğunu söyler Ataç: "Ben bağnazım (mutaassıbım). Dil alanında bağnazım. 1955 yılında, o sizin kullandığınız tilciklerle gerçekten düşünülebileceğine inanmam." Gerçekten düşünebilmek de Ataç gibi düşünebilmektir.

Ataç'a göre kimi durumlarda bağnaz olmak gerekir: "Türkçede yabancı tilcikler büsbütün kalmasın mı diyorum. Bunun olmayacağını bilirim. Bir dil yoktur ki başka dillerden de sözcük almış olmasın. Ancak unutmayalım ki biz, Batı uygarlığı Türkçesinin kuruluş çağındayız. Şimdiden yabancı tilciklere kapıları açarak, o kolay yolu tutarsak, akına uğramayı önleyemeyiz. Bağnazlığın (taassubun) da gerektiği günler vardır, bütün devrim işlerinde olduğu gibi dil işinde de biz şimdi o günlerdeyiz. Eski iyice yenilmemiştir, gevşek davrandık mı, dönüverir, ne yapmışsak yıkar. Görüyoruz ki yıkıyor da." Ataç dil işindeki taktiğini bağnazlık sayar gibidir. Oysa bağnazlığı, "bir dil yoktur ki başka dillerden de tilcik almış olmasın" olgusunu bile bile hiçe saymasındadır. Taktiği, bağnazlığının dışavurumudur.

Bağnazlık, olguları, somut koşulları ve ilişkileri, değişen durumları, yeni bilgileri yok sayarak düşünüp davranmak ve bunda ayak diremektir. Bağnazlık ya Ataç'ınki gibi bilinçlidir ya da, bir koşullanmışlık olarak ortaya çıktığında, bilinçsizdir. Başka düşünüşler bağnaza yok saydıklarının veya bellediklerinin varlığını gösterir. Bağnaz böylece onların varlığını tanımaya zorlanır. Onları tanıması bağnazlığının yıkımı demektir. Oysa onun bağnazlığı, toplumsal varlığı ile de bağlantılıdır. Bağnazlıktan vazgeçmek veya kurtulmak bunun için güçtür. Bağnaz, değer yargılarına korunmak için başvurur. Bu onu hoşgörüsüzlüğe sürükler. Bağnazlık ile dogmacılık birbirine epey yakındır; farkları nitel olmaktan çok niceldir. Bağnazlıktaki hoşgörüsüzlük, dogmacılıkta zorbalığa varır.

Ataç kendi bağnazlığını gerekli buluyor. Hangi bağnaz bağnazlığını gereksiz bulur? Bağnazlığı kendisi için gerekli görenin başkaları için gereksiz görmesine gerekçe yoktur.


(Alıntı kaynakları: I. Türkçe Sözlük, genişletilmiş 7. baskı, TDK yayını, Ankara, 1983. II. Nurullah Ataç, Günce [1953-1955], TDK yayını, Ankara, 1972, s. 49, 403. III. Nurullah Ataç, Günce [1956-1957], TDK yayını, Ankara, 1972, s. 719.)


i Öner Ünalan'ın Mart 1992'de yazdığı "Bağnazlık Gerekli Olabilir mi?" adlı "değinti" yayınlanmamıştır. (Daktilosuyla yazdığı özgün metinden aktardık.)