Yazıları | Alıntılar

Darwin ve Marx-Engels

DARWIN'İN MARX VE ENGELS İLE İLİŞKİSİ[I] | Öner Ünalan

"Yaşambilim, Darwin'le birlikte ve ondan sonra materyalist ve diyalektik bir temele oturur ve gerçekten bir bilim olur. Darwin adı, bütün gerici sınıflar ve tabakalar için, Marx, Engels, Lenin adları gibi sevimsizdir. ... Darwin'in böyle sevimsiz bulunması gerekçesiz değildir: Burjuvazi, kendisine yıkıcı ideolojik sille indirmiş kişileri ne unutur, ne de bağışlar. Darwin'i yalnız yaşam-bilimsel bakımdan değerlendirmek hem eksik hem de yanlış olur."[II]


  Darwin ve Marx-Engels

"Marx ve Engels Türlerin Kökeni'ni coşkuyla karşılamışlardır. ... [Onların] gözünde Darwin saygın bir bilimcidir. ... [Ancak], Darwin'i yöntem bakımından eleştirmişlerdir."

[i]Çağlarındaki bilimsel ilerlemeleri izlemeye büyük özen göstermiş olan Karl Marx (1818-1883) ve Friedrich Engels (1820-1895) organik evrimle ilgilenmek için Darwin'in ortaya çıkmasını beklemezler. Engels, Türlerin Kökeni yayımlanmadan önce, 14 Temmuz 1858'de Marx'a yazdığı mektupta şöyle bir özet verir:
"Şu kadarı kesindir: Karşılaştırmalı fizyoloji [canlılarda parça ve organların görev ve işleyişlerini karşılaştırmalı olarak inceleyen yaşambilim dalı, Ö. Ü.] insanın öbür hayvanların yukarısına idealistçe yüceltilmesine karşı kişide utandırıcı bir küçümseme uyandırır. Kişi, her adımda, geri kalan memelilerde en eksiksiz yapı biçimdeşliği (uniformity) ile karşılaşır, ve bu biçimdeşlik, ana niteliğiyle, bütün omurgalılarda ve -daha belirsiz olarak- böceklerde, kabuklularda, tenyalarda, vb. bile vardır."[1]

Marx ve Engels Türlerin Kökeni'ni coşkuyla karşılamışlardır. Marx, 16 Ocak 1861'de F. Lassalle'a yazdığı mektupta Darwin'in kitabını över:
"... Darwin'in kitabı çok önemli. ... Bütün eksikliklerine karşın bu kitapta doğal bilimlerde erekbilime (teleology) öldürücü bir sille indirmekle kalınmıyor, bunun ussal anlamı da deneyimsel olarak (empirically) açıklanıyor."[2]
Marx'ın ve Engels'in gözünde Darwin saygın bir bilimcidir. Marx başyapıtı das Kapital'in ilk cildini Darwin'e şöyle imzalamıştır: "İçten hayranı Karl Marx'tan Mr. Charles Darwin'e, Londra, 16 Haziran 1873."[3] Bu imzalı nüsha Darwin'in Down House'taki kitaplığında yaprakları kesilmemiş olarak durur. Marx das Kapital'in ikinci cildini Darwin'in adına sunmak ister. Darwin'in yanıtı: "Beni yaraşır gördüğünüz onur için size teşekkür etmekle birlikte, parçanın veya cildin adıma sunulmamasını yeğlemem gerekiyor; çünkü bu, belirli bir ölçüde, hiç tanımadığım bütün yapıtı onayladığımı düşündürür."[4] Darwin içtendir; söylediği de doğrudur. Ancak, Marx bütün burjuva dünyada kendisine ateş püskürülen büyük bir devrimcidir ve Darwin bunu bilmiyor olamaz. Onun içindir ki bu olumsuz karşılıkta persecution[ii] korkusunun da payı olabilir.
Marx ve Engels, Darwin'i yöntem bakımından eleştirmişlerdir: Marx, 18 Haziran 1862'de Engels'e yazıyor:
"Sanki Mr. Malthus'ta bütün özel durum teorinin bitkilere ve hayvanlara değil de onlara karşıt olarak insanlara -ve geometrik diziyle- uygulanmasıymış gibi, bir daha gözden geçirdiğim Darwin, 'Malthusgil' (Malthusian) teoriyi bitkilere ve hayvanlara da uyguladığını söylerken beni eğlendiriyor. İşbölümü, rekabeti, yeni pazarlar açması, 'icatları', ve Malthusgil 'varolma savaşı' ile Darwin'in kendi İngiliz toplumunu hayvanlar ve bitkiler arasında nasıl tanıdığı dikkate değerdir.[iii] Bu, Hobbes'un bellum omnium contra omnes'idir (her şeyin her şeye karşı savaşı'dır) ve Darwin hayvanlar âlemini sivil toplum gibi betimlerken, Hegel'in sivil toplumu bir 'tinsel hayvanlar 'âlemi' gibi betimlediği Phenomenology'sini (Görüngübilim'ini) anımsatıyor."[5]
Engels, 12-17 Kasım 1875'te P. L. Lavrov'a yazıyor:
"... evrim teorisi'ni onaylıyorum, ama Darwin'in kanıtlama yöntemini (yaşama savaşı, doğal seçme) yeni keşfedilmiş bir olgunun yalnızca bir ilk, geçici, eksik anlatımı sayıyorum. Darwin'in çağına dek her yerde yalnız varolma savaşı gören belirli kişiler (Vogt, Büchner, Moleschott, vb.) organik doğada işbirliği (bitkiler âleminin hayvanlar âlemine oksijen ve besin sağlaması, ve bunun tersine, hayvanlar âleminin bitkilere karbonik asit ve gübre sağlaması ...) olgusu üzerinde belirgince durmuşlardır. Bu iki kavrayış belirli sınırlar içinde doğrulanır, ama biri öbürü denli tek yanlı ve dar görüşlüdür. Doğada cisimlerin -gerek cansız gerek canlı cisimlerin- etkileşimi uyum da içerir çarpışma da, savaş da içerir işbirliği de."[6]
Darwin, yaşama savaşı için "Bu terimi bir varlığın bir başkasına bağımlılığını, ve yalnız bireyin yaşamını değil (bu çok önemlidir), döl vermedeki başarısını da kapsayan geniş ve eğretilemeli bir anlamda kullanmakta olduğumu belirtmeliyim."[7] derse de, örnek gösterdiği bağımlılık ilişkilerinde yarışma ve çatışma başattır. Örneğin şöyle yazar Darwin: "Doğal Seçme yalnız yarışmadan yararlanarak iş gördüğü için, her ülkedeki canlıları ancak yarıştıkları canlılara göre uyarlar ve geliştirir. ... Böylece, doğanın savaşından, açlıktan ve ölümden, düşünebildiğimiz en yüce ereğe, daha yukarı hayvanların oluşmasına varılır."[8] Denebilir ki Darwin canlılar arası bağımlılık ilişkilerinde dayanışma, işbirliği, ortaklaşma görmediği -hiç değilde yeterince görmediği- içindir ki savaş sözcüğünü kullanmıştır. Marx onun böyle davranmasını çağının acımasız ve saldırgan kapitalci İngiliz toplumunda yarışmadan ve çatışmadan başka birşey görmemiş olmasıyla ilişkilendirir. Engels ise canlılar arası ilişkilerde uyum ve işbirliği de olduğunu açıkça vurgular.[iv]
(Daha sonra, çok yönlü bir kişiliği olan ünlü anarşist Pyotr Alekseyeviç Kropotkin [1842-1921], belki de onların eleştirilerinden esinlenerek, yapacağı çalışmalarla hayvanlar âleminin her basamağında dayanışma ve işbirliği örnekleri bulunduğunu, tür oluşumunu bunun da etkilediğini gösterecektir.)[v]
Anti-Dühring, Herr Eugen Dührings Unwaelzung der Wissenschaft (1878, Anti-Dühring, Bay Eugen Dühring'in Bilimi Altüst Edişi) adlı yapıtının VII. bölümünde (Doğa Felsefesi. Organik Dünya) Engels, Darwin'i Dühring'e karşı savunur; Darwin'in yapıtının özgünlüğünü, bilimsel geçerliğini ve felsefi değerini belirtir.

Yeri gelmişken Engels'in "Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Payı" adlı yarım kalmış denemesi anılmalıdır. Engels bu denemeyi 1876'da yazmıştır. (Deneme, Engels'in ölümünden sonra, 1896'da yayımlanmış ve daha sonra Dialektik der Natur [Doğanın Diyalektiği] adlı kitabına konmuştur.)[vi]
Bu denemenin adı, içeriğini çok güzel özetler. İnsanın art ayakları üzerinde gittikçe daha dik durması, dolayısıyla ellerinin (ön ayaklarının) özgür kalması, Engels'e göre "maymundan insana geçişte belirleyici adımdır."[9] İnsanın dik durup ellerini çeşitli amaçlarla kullanabilmesinden doğan üstünlükler, insanların dikkatini öteden beri çekmiştir. Bu noktaya Darwin de değinmiştir. Yalnız, bunlara bağlı olarak emekten ve maymundan insana geçişte emeğin oynadığı büyük ve belirleyici rolden özellikle ve ilk söz eden Engels'tir.[vii] Canlıların sağ kalmak için gösterdikleri çabalar, "sözcüğün özel anlamında ... emek değildir. Emek aletler yapmakla başlar."[10] der Engels. "... hiçbir maymun eli, hiçbir zaman, en kabasından bir taş bıçak bile biçimlendirmemiştir. ... el özgür kalmış ve ondan sonra gittikçe daha büyük beceri kazanmıştır; böylece edinilen büyük esneklik soyaçekilip kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. ... el yalnız emek organı değildir, aynı zamanda emek ürünüdür. ... hayvan çevresini yalnız kullanır ve onda varlığıyla değişiklikler yapar; insan, yaptığı değişikliklerle çevresini ereklerine yararlı kılar, ona egemen olur. Bu, insan ile öbür hayvanlar arasındaki son ve köklü ayrılıktır, bu ayrılığa yol açan da yine emektir."[11]
Görüldüğü gibi, Engels'in açıklaması Lamarckçıdır. Engels, nedense, el-emek ilişkisini doğal seçme bakımından incelemez. Bu, insanın evriminde emeğin payı olmadığını değil, Engels'in çağındaki verileri eksik kullandığını gösterir.
Maymundan[viii] insana geçiş sürecinde insanın çok eski atalarından birinin aletler yapmaya başlaması (ilkel insan emeğinin doğması), bir dönüm noktasıdır; çünkü o noktadan sonra insanın evrimi yalnız doğaya bağlı olmaktan çıkmıştır. İşte bu anlamda emek, insanı yaratmıştır. Edilgin hayvan, doğanın kendisine sunduklarıyla yetinmek zorundadır. İnsanın eski ataları, emek dediğimiz etkinlikle, doğaya bu anlamda bağımlı olmaktan kurtulmaya başlamışlardır. Bu, onlarla ilgili doğal seçme sürecinde çevre koşullarının giderek daha az belirleyici olması demektir. Bu, emek kendi organını ve onunla birlikte bütün fiziksel yapıyı geliştirecek biçimde doğal seçmeyi yönlendiriyor, insan kendi kendini biçimlendiriyor demektir. İşte maymundan insana geçişte emeğin payı, en kalın çizgileriyle böyledir.
Emeğin doğmasından sonra insanın evrimi iki yoldan izlenebilir: 1) Taşıllaşmış eski insan kalıntılarıyla yaşambilimsel bakımdan; 2) İnsanın eski atalarından kalmış, her biri maddeselleşmiş emek olan taş, kemik, vb. aletlerle insanbilimsel bakımdan. Demek ki emek, insanın evrim sürecini de aydınlatıyor.
Engels, can dostu ve büyük yoldaşı Marx'ı toprağa verirken yaptığı konuşmada şöyle demiştir: "Darwin nasıl organik doğanın evrim yasasını bulduysa, Marx da insan tarihinin evrim yasasını buldu."[12]


"Darwin adı geçen her yerde ya bilimsel bir yaklaşım, ya ideolojik bir savaşım, ya da ikisi birden vardır."

[ix]Engels, Marx'ın gömülme töreninde yaptığı konuşmada şöyle der: "Darwin'in organik doğanın gelişim yasasını bulduğu gibi, Marx da insan tarihinin gelişim yasasını buldu."[13] Malthus öğretisiyle kurduğu, daha doğrusu kurduğunu sandığı ilişki için ve insanın hayvanlar aleminden insanlık aşamasına yücelmesinde emeğin payını sözkonusu etmediği için Darwinciliği eleştiren Engels, Darwin'i bu şerefe yaraşır görmüştür. Çünkü, "Doğa diyalektiğin kanıtıdır ve çağdaş bilimin bu kanıtı her gün artan çok zengin gereçlerle donattığı ve böylece, şunu gösterdiği söylenmelidir: doğa, metafizik olarak değil, diyalektik olarak işlemektedir; hiç durmaksızın yeniden dönülen bir çemberin o sonsuz değişmezliğinde hareket etmemekte, tersine, gerçek bir tarihsel evrimden geçmektedir. Bununla ilişkili olarak, herkesten önce Darwin'in adı anılmak gerekir. Darwin, bütün organik varlıkların, bitkilerin, hayvanların ve insanın kendisinin, milyonlarca yıldır olagelen bir evrim sürecinin ürünleri olduğunu kanıtlayarak, metafizik doğa görüşüne en ağır darbeyi indirdi."[14] Yaşambilim, Darwin'le birlikte ve ondan sonra materyalist ve diyalektik bir temele oturur ve gerçekten bir bilim olur. Darwin adı, bütün gerici sınıflar ve tabakalar için, Marx, Engels, Lenin adları gibi sevimsizdir. O uzun, gür, kar gibi ak sakallı, zengin ve anlamlı yüz çizgileriyle insanda saygı uyandırıveren Darwin'in böyle sevimsiz bulunması gerekçesiz değildir: Burjuvazi, kendisine yıkıcı ideolojik sille indirmiş kişileri ne unutur, ne de bağışlar. Darwin'i yalnız yaşam-bilimsel bakımdan değerlendirmek hem eksik hem de yanlış olur.
Darwin'in genel okuru ilgilendiren yapıtlarının dilimize yüz yılı aşkın bir gecikmeyle çevrilebilmiş olması, bilinçli bir politikayla nasıl bir düşünsel ve bilimsel geriliğe itildiğimizi gösteren olgulardan biridir. Darwin adı geçen her yerde ya bilimsel bir yaklaşım, ya ideolojik bir savaşım, ya da ikisi birden vardır.

1 Karl Marx, Friedrich Engels, Selected Correspondence (Progress Publishers, Moscow, 1965), p. 109.
2 Ay., s. 123.
3 Howard, E. Gruber, Darwin On Man, A Psychological Study of Scientific Creativity (E. P. Dutton and Co., Inc., New York, 1974), p. 72.
4 Ay., s. 72.
5 Selected Correspondence, p. 128.
6 Ay., s. 301-302.
7 Charles Darwin, Türlerin Kökeni (beşinci baskı, çeviren Öner Ünalan, Onur Yayınları, Ankara, Şubat 1996), s. 82.
8 Ay., s. 534-551.
9 Friedrich Engels, Dialectics of Nature (Progress Publishers, Moscow, 1976), p. 170.
10 Ay., s. 176.
11 Ay., s. 171-172, 179-180.
12 Karl Marx, Friedrich Engels, Selected Works, forth printing (Progress Publishers, Moscow, 1977), vol. III, p. 162.
13 Karl Marx, Friedrich Engels, Selected Works, fourth printing, Progress Publishers, Moscow 1977, vol. III, p. 162.
14 Friedrich Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, dördüncü baskı, Sol Yayınları, İlkyaz Basımevi, Ankara, Ekim 1977, s. 74, 75. [Öner Ünalan'ın Friedrich Engels'ten alıntıladığı bu tümceler, Anti-Dühring'in "Giriş"inde de geçmektedir: Bkz.: Friedrich Engels, "Anti-Dühring" (çev. Kenan Somer), 2. baskı, Sol Yayınları, Ankara, Mart 1977, s. 73-74.]

i Öner Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", Saypa Yayınları, Ankara, 1997, s. 125-130.
ii Persecution: "İnançlarından veya düşüncelerinden ötürü zulmedilme, cezalandırılma". Bkz.: Ay., s. 95.
iii Darwin-Malthus ilişkisi için "Darwin Ne Yaptı?"nın "Darwin-Malthus" başlıklı kısmına bakınız. Ay., s. 117-120. (Kitabın anılan kısmını okumak için buraya tıklayınız.)
iv Darwin'in kullandığı "varolma savaşı" ya da "yaşama savaşı" terimi için "Darwin Ne Yaptı?"nın "Varolma veya Yaşama Savaşı" başlıklı kısmına bakınız. Ay., s. 51-53. (Kitabın anılan kısmını okumak için buraya tıklayınız.)
v Pyotr Alekseyeviç Kropotkin, bu konuda yazıp İngiltere'de yayınlanan Nineteenth Century adlı dergide 1890-96 yılları arasında yayımladığı denemelerini, "Mutual Aid, A Factor of Evolution" (Londra, Ekim 1902; Karşılıklı Yardımlaşma, Bir Evrim Etmeni) adıyla kitaplaştırmıştır. Kitabın Türkçe çevirisi için bkz.: Pyotr Kropotkin, "Karşılıklı Yardımlaşma, Evrimin Bir Faktörü" (çev. Deniz Güneri, Işık Ergüden), 1. baskı, Kaos Yayınları, 2001; ya da Pyotr Kropotkin, "Karşılıklı Yardımlaşma" (çev. Sinan Altıparmak), 1. baskı, Öteki Yayınevi, Şubat 2007.
vi Friedrich Engels'in anılan denemesi, bağımsız bir kitapçık olarak da yayınlamıştır. Bkz.: Friedrich Engels, "Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Payı" (çev. Öner Ünalan), 1. baskı, Başak Yayınlar, Ankara, Kasım 1989. (Kitapçıkla ilgili bilgi için buraya tıklayınız.)
vii Yakın bir arkadaşımıza şaka yollu, yunusların çok zeki canlılar olduğunu ve gelecekte dünya üzerinde insanın oynadığı role benzer bir rol oynayabileceğini söylediğimizde, duraksamadan şu karşılığı vermişti: "Ama elleri yok!"
viii Burada kullanılan "maymun" ve "insan" sözcükleri, kimi okurlar için yanıltıcı olabilir; bu nedenle, Öner Ünalan'ın, "Darwin Ne Yaptı?" adlı kitabının "Maymundan İnsana Geçiş veya İnsan Nasıl İnsan Oldu?" başlıklı kısmındaki açıklamasını aktarıyoruz: "Bu başlıktaki 'maymun' dar burunlu maymunlardan (Eski Dünya maymunlarından) olup da insanın evrim zincirinde yer almış ve çok eskiden tükenmiş bir tür, 'insan' da o türden türeyip ayırt edici başlıca insan ıralarını kaba biçimleriyle de olsa edinmiş ve tükenmiş bir tür anlamına geliyor. Salt kolaylık olsun diye, anılan ikinci türe 'ilk insan' denebilir." Bkz.: "Darwin Ne Yaptı?", s. 113.
ix Ragıp Gelencik, "Darwin Ne Yaptı?", Yeni Ülke (dergi), sayı 5, Ekim-Kasım-Aralık 1978, s. 231-238.

[Sayfa başı]


I Bu sayfada, Öner Ünalan'dan, Darwin'in Marx ve Engels'le ilişkisi ile ilgili alıntılar sunuyoruz.

II Bkz.: Ragıp Gelencik, "Darwin Ne Yaptı?", Yeni Ülke (dergi), sayı 5, Ekim-Kasım-Aralık 1978, s. 231-238. (Yazıyı okumak için buraya tıklayınız.)