|
Darwin ve Malthus, Lamarck, Wallace
DARWIN'İN MALTHUS, LAMARCK VE WALLACE İLE İLİŞKİLERİ[I]
| Öner Ünalan
"XIX. yüzyıla kadar
türlerin varlığı 'yaratma dogması' ile açıklanır. Bu dogmaya göre, önceden
planlayan bir yaradan, türleri ayrı ayrı ve oldukları gibi yaratmıştır ve türler
değişmez. Bu inanç Darwin'den önce sarsılmaya başlanır. Bütün türlerin, insanın
da, başka türlerden türemiş olduğu öğretisini ilk öne süren Lamarck'tır
(1801)."[II]
Darwin
ve Malthus[i]
"Malthus'un teoride payı yoktur. Malthus kullandığı
matematiksel anlatımla, Darwin'in bilegeldiği, dahası gözleyegeldiği, ama organik
evrimdeki önemini daha önce görmediği bir olguyu göz önüne alıp değerlendirmesine
vesile olmuştur."
|
|
|
|
Darwin Malthus'un nüfus üzerine yazdığı denemeyi öylesine okurken (Ekim
1838), Wallace da ateşli bir hastalık sırasında düşünürken (Şubat 1858),
dikkatleri Doğal Seçme Teorisi'nin dayandığı bir olguya çekilmiştir. Darwin,
varolma veya yaşama savaşı için, "Bu, hayvanlar ve bitkiler âleminin tümüne
uygulanmış Malthus öğretisidir."[1] der. Bunlar, Doğal Seçme
Teorisi'nde Malthus'un payı olduğunu düşündürür.
Malthus
varlıklı bir ailedendir ve İngiliz Doğu Hindistan Kumapanya'sının adamıdır. Bu
kumpanya, 1873'te resmen ortadan kalkmasına dek, Basra Körfezi'nin doğusunda kalan
bütün güney Asya'da ve Çin'de İngiliz sömürgeciliğinin aracıdır.
Malthus
1798'de, adını gizleyerek, An Essay on the Principles of Population as its Effects
the Future Improvement of Society, with Remarks on the Speculations of Mr. Godwin, M.
Condorcet and other Writers (Gelecekteki Toplum Gelişmesine Etkileri Bakımından
Nüfus Üzerine Bir Deneme, Mr. Godwin, M. Condercet ve Başka Yazarların Kurguları
Üzerine Düşünceler) adlı kısa ve sonradan çok genişleteceği bir deneme yayımlar.
İngiltere'de nüfusun 25 yılda iki katına çıktığını varsayıp der ki: "...
bu ada yerine bütün dünya göz önüne alınır ve bugünkü nüfusun bin (1000)
milyona eşit olduğu varsayılırsa, insan türü 1, 2, 4, 8, 16, 32, 64, 128, 256 ve
geçim araçları 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 sayıları gibi artar. İki yüzyılda
nüfusun geçim araçlarına oranı 256'nın 9'a, üç uüzyılda 4096'nın 13'e oranı
gibi olur ve fark, iki bin yılda neredeyse hesaplanamaz düzeye ulaşır."[2]
Ve bu varsayımdan, yoksulluk insanlığın yazgısıdır sonucunu çıkarır; yoksullara
her türlü yardımın yanlış olduğunu söyler. Malthus'a göre salgın hastalıklar,
büyük âfetler, savaşlar, vb. sonuçları bakımından yararlıdır. Böyle engeller
olmasa insanlık daha çok yoksullaşır, daha çok acı çeker. Tarihte dizginsiz
kapitalciliği ve sömürgeciliği Malthus'tan daha açıkça savunup desteklemiş ikinci
bir kişi yoktur.
Malthus
yukarıya alıntılanan varsayımını kanıtlamış değildir. Nüfusun ve geçim
araçlarının varsaydığı biçimde arttığı bugüne dek (iki yüzyıldır)
gözlenmiş de değildir.
Darwin,
yukarıya alıntılanmış parçayı okumadan önce, Malthus'un şöyle yazdığını
görmüştür: "Sözünü ettiğim neden, bütün canlıların, buldukları besinden
daha çok çoğalmaya hiç değişmeyen eğilimidir."[3] Bu, Malthus'tan
önce gözlenip üzerinde durulmuş ve canlıların aşırı çoğalma eğilimi olarak
yorumlanmış bir olgunun çarpık bir anlatımıdır. Olgu şudur: Kural olarak, her
canlı türünde doğan birey sayısı, sağ kalıp döl verebilecek birey sayısından
çoktur.
Darwin 1838
Ekiminde Malthus'u ilk kez okuyor değildir; daha dünya gezisi sırasında, 9 Ocak
1834'te şöyle yazar: "Her hayvanın varoluş koşullarını ne denli az
bildiğimizi her zaman göz önünde tutmayız; doğal bir durumda kendi başına
bırakılmış bir canlı varlığın pek çabuk çoğalmasını köstekleyen bir engel
olduğunu da her zaman anımsamayız. Besin tutarı, ortalama olarak, değişmez kalır;
oysa her hayvanda yavrulayarak çoğalma eğilimi geometriktir; ve bunun şaşırtıcı
etkileri, hiçbir yerde, son birkaç yüzyıldır Amerika'da yabanıl dolaşan Avrupalı
hayvanların durumunda olduğundan daha şaşırtıcı biçimde ortaya çıkıvermez.
Doğal bir durumdaki her hayvan düzenli olarak yavrular; gene de, uzun zamandır tanınan
bir türde sayıca büyük bir artış açıkça olanaksızdır, ve birtakım
araçlarla durdurulmak zorundadır. Bununla birlikte, belirli bir tür için engelin hangi
yaşam döneminde, veya yılın hangi döneminde, veya uzun aralıklarla mı ortaya
çıktığını, veya ... engelin belirgin doğasının ne olduğunu pek seyrek
söyleyebiliyoruz. Alışkanlıkları bakımından yakın hısım olan iki türden birinin
aynı bölgede seyrek, öbürününse sık görülmesine; veya ... birinin bir bölgede
sık görülmesine, ve doğa ekonomisinde aynı yeri dolduran öbürünün, koşulları
çok az farklı bir komşu bölgede sık görülmesine belki de bundan ötürü pek az
şaşarız. Nasıl böyle olduğu sorulunca, bunun hafif bir iklim farkı, besin durumu
veya düşman sayısı ile belirlendiği karşılığı veriliverir. Oysa engelin kesin
nedenini ve etki tarzını ... pek seyrek belirtebiliyoruz! Bu yüzden, belirli bir
türün sayıca az veya çok olmasını bizim için genellikle her bakımdan ayırt
edilmez olan nedenlerin belirleyeceği sonucunu çıkarmaya sürükleniyoruz."[4]
Darwin bunları yazarken Güney Amerika'dadır; orada iri birtakım hayvanların
tükenmiş, onların yerini cücelerin almış olduğunu; İspanyolların Avrupa'dan
getirdiği atların yabanıllaşmış döllerinden oluşmuş yılkıların geniş
otlaklarda dolaştığını gözlemiştir. Malthus'un varsayımını biliyordur:
"Besin tutarı, ortalama olarak, değişmez kalır; oysa her hayvanda yavrulayarak
çoğalma eğilimi geometriktir." Ama bu varsayım, görüldüğü gibi, Darwin'in
gözlediği olguları açıklamasına yetmez. Darwin her tür için farklı ve değişir
engeller olmak gerektiğini düşünür.
Darwin,
Malthus'un matematiksel anlatımını Türlerin Kökeni'nde kullanır. Ve böyle
davrandığı ve Malthus'a değil de, Malthus'un da dayandığı bir olguya (Her canlı
türünde doğan birey sayısı, sağ kalıp döl verebilecek birey sayısından çoktur.)
dayandığını görmeyip veya unutup, yaşama savaşının canlılar âleminin tümüne
uygulanmış Malthus öğretisi olduğunu söylemiştir. Malthus'un teoride payı yoktur.
Malthus kullandığı matematiksel anlatımla, Darwin'in bilegeldiği, dahası
gözleyegeldiği, ama organik evrimdeki önemini daha önce görmediği bir olguyu göz
önüne alıp değerlendirmesine vesile olmuştur. Dolayısıyla Darwin şu ilişkiyi
kuruvermiştir: Canlıların aşırı çoğalma eğilimi — sınırlı yaşam
kaynakaları — o kaynaklara ulaşma yarışı (yaşama savaşı) — bu yarışta
başarılı olmaya en uygun bireylerin sağ kalıp döl vermesi (doğal seçme). Bu,
Doğal Seçme Teorisi'nin çekirdeğidir.
|
1 Charles
Darwin, Türlerin Kökeni (beşinci baskı, çeviren Öner Ünalan, Onur
Yayınları, Ankara, Şubat 1996), s. 24.
2 Thomas Robert Malthus, An Essay on the Principle of Population or a View
of its Past and Present Effects on Human Happines, sevent edition, 1872 (Augustus M.
Kelley Publishers, New York, New York: 10001, 1971), p. 6.
3 Ay. s. 2.
4 Charles Darwin, The Voyage of Beagle (J. M. Dent and Sons Ltd.,
London, 1961), p. 166-167. |
|
i Öner
Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", Saypa Yayınları, Ankara, 1997, s. 117-120. |
[Sayfa başı]
Darwin
ve Lamarck[i]
"Lamarkçılık edinilmiş ıraların soyaçekilir olduğunu öne
sürer. ... Bilimsel ilerleme edinilmiş ıraların soyaçekilmez olduğunu
göstermiştir. Kimi kaynaklarda, buna dayanılarak, edinilmiş ıraların organik evrimde
hiç payı olmadığı söyleniverir. Oysa Darwin, soyaçekilmez olsalar bile, edinilmiş
ıraların yararlı olabileceğini, dolayısıyla doğal seçmeyi yönlendirebileceğini
göstermiştir."
|
|
|
|
Lamarck'ın organik evrim teorisindeki ilerleyen evrim ilkesine Darwin'in
teorisinde yer yoktur. Bu, erekbilimin (teleology) organik evrim teorisinden,
dolayısıyla yaşambilimden kovulması demektir. Lamarck cansızdan canlı doğduğu
varsayımını benimser. Darwin, teorisini kotardığı sırada çürütülmemiş olan bu
varsayımın yanlışlığını öngörmekle de Lamarck'ı aşar. Ancak, Lamarckçılık
diye adlandırılan görüşten tümüyle kurtulmuş değildir.
Lamarck' a
göre organların ve parçaların gelişmesi ve işe yararlığı, kullanılmalarıyla her
zaman doğru orantılıdır. Çok kullanılan parçalar gelişip güçlenir, az
kullanılan veya kullanılmayan parçalar küçülüp güdükleşir veya körelir. Beylik
bir örneğe göre, zürafa, yapısının tümü (uzamış dili, başı, boynu,
önbacakları, boyu) ile ağaçların yüksek, körpe sürgünlerini yemeye çok iyi
uyarlanmıştır; çünkü, zürafanın ataları, uzanarak ağaçlardan beslenme
alışkanlığından ötürü, anılan parçalarını çok kullanmışlar, dolayısıyla o
parçalar her kuşakta biraz daha uzamış, bu uzamalar soyaçekimle kuşaktan kuşağa
iletilip biriktirilmiştir. Alışkanlığın, kullanma ve kullanmamanın kalıtsal
etkileri ve sonuçları olduğunu öne süren bu görüşe Lamarckçılık denir. Başka
bir söyleyişle, Lamarkçılık edinilmiş ıraların soyaçekilir olduğunu
öne sürer.
Darwin,
1)
Edinilmiş ıraların kalıtsal olduğunu düpedüz söyler: "... evcil ördeğin,
bütün iskelete oranla, kanat kemiklerinin yaban ördeğininkilerden daha hafif ve bacak
kemiklerinin daha ağır olduğunu buldum; ve bu değişme, evcil ördeğin yabanıl
atalarından daha az uçmasına ve daha çok yürümesine yorulabilir."[1]
2) Yalnız
doğal seçmeyle açıklanabilen, Lamarckçılığı çürüten örnek verir: Bir karınca
türünde (Anomma) işçi karıncalar iki kasta ayrılır. Her kasttaki işçi
karıncaların farklı yapılışları ve özel alışkanlıkları vardır. İşçi
karıncalar kısır dişilerdir; dolayısıyla ıralarını kalıt bırakmaları
olanaksızdır. Darwin Anomma'da gözlenen bu durumu doğal seçmeyle
açıkladıktan sonra der ki: "Bu durum, hayvanlarda ve bitkilerde, herhangi bir
tarzda yararlı, hafif birçok kendiliğinden değişimin birikimiyle, kullanma ve
alışkanlık işe karışmadan, bir değişikliğin ortaya çıkabileceğini
doğruladığı için de çok ilginçtir. Çünkü yalnız işçi karıncalarda ya da
kısır dişilerde görülen alışkanlıklar, pek uzun süre bırakılmasalar bile,
işleri yalnız döl vermek olan erkekleri ve doğurgan dişileri etkileyemez. Eşeysiz
böceklerin bu durumunun Lamarck'ın o ünlü soyaçekilmiş alışkanlık öğretisine
karşı şimdiye dek neden öne sürülmediğine şaşıyorım."[2]
3)
Alışkanlığın, kullanma ve kullanmamanın doğal seçmeyi yönlendirebildiğini
söyler. Darwin zürafanın evrimini şöyle açıklar: Hayvan türlerinde bireyler
çeşitli parçalarının uzunlukları bakımından farklıdırlar (sürekli değişim
gösterirler). Bu küçük farklar kimi türler için yararlı veya önemli olmayabilir.
Zürafada ise yararlı ve önemli olmuştur. Dili, başı, boynu, önbacakları, boyu
biraz daha uzun bireyler üç-beş santim daha yüksekte bulunan sürgünlere yetişseler
bile, bu, besin darlığı çekilen dönemlerde onların daha çok sağ kalmasını
sağlar. Böyle bireyler çaprazlanır ve bu yapılış özelliklerini veya bu yolda
değişme eğilimlerini soyaçekimle edinmiş döller bırakırlar (doğal seçme). Kısa
yapılı bireyler ise en önce yok olur (doğal ayıklama). Darwin zürafanın evriminde
alışkanlığın ve kullanmanın soyaçekilir etkileri olduğunu da göz önünde tutar
(Lamarckçılık). Ancak, ona göre, alışkanlığın ve kullanmanın kalıtsal etkileri
dışında, doğal seçmeyi yönlendiren bir etkisi de vardır. Zürafanın evriminde
doğal seçmenin yönünü beslenme alışkanlığı da belirlemiştir. Bu alışkanlık
olmasaydı, parçaların uzunluğu yararlı veya önemli olmaz, doğal seçme onları
uzatacak biçimde işlemezdi.
Elinizdeki
kitapta "Doğal Seçme veya En Uygunların Kalımı"[ii] başlığı
altında anılan örnekte, Darwin, Madeira'da yaşayan böceklerin ya iyi gelişmiş
güçlü kanatlı, ya da kanatsız olması üzerinde dururken de alışkanlığın,
kullanma ve kullanmamanın doğal seçmeyi böyle yönlendirdiğini belirtir:
"Madeira'da
besinlerini topraktan sağlamayan, besinlerine ulaşmak için durmadan uçmak zorunda olan
... böceklerin kanatları ... hiç küçülmemiş, tersine büyümüştür. Bu, Doğal
Seçmenin etkisine tümüyle uygundur. Çünkü adaya yeni bir böcek gelince, Doğal
Seçmenin onun kanatlarını büyültme ya da küçültme eğilimi, ya çok sayıda
bireyin yele başarıyla direnerek uçmasına, ya da seyrek olarak uçmasına ve hiç
uçmamasına bağlı olacaktır."[3]
Lamarkçılık
Batı'da 1930'a, Sovyetler Birliği'nde 1960'a dek sürmüştür. Bilimsel ilerleme
edinilmiş ıraların soyaçekilmez olduğunu göstermiştir. Kimi kaynaklarda, buna
dayanılarak, edinilmiş ıraların organik evrimde hiç payı olmadığı söyleniverir.
Oysa Darwin, soyaçekilmez olsalar bile, edinilmiş ıraların yararlı olabileceğini,
dolayısıyla doğal seçmeyi yönlendirebileceğini göstermiştir. Onun gösterdiği
gibi değerlendirilince alışkanlık, kullanma ve kullanmama da dolaylı birer
organik evrim etkeni olur.
|
1 Charles
Darwin, Türlerin Kökeni (beşinci baskı, çeviren Öner Ünalan, Onur
Yayınları, Ankara, Şubat 1996), s.30.
2 Ay., s. 309.
3 Ay., s. 155-156. |
|
i Öner
Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", Saypa Yayınları, Ankara, 1997, s. 121-124.
ii Bkz.: Ay., s. 53-56. (Kitabın anılan kısmını okumak için buraya tıklayınız.) |
[Sayfa başı]
Darwin
ve Wallace
"Wallace'ın ortaya çıkışı, teorinin kamuya daha
geç sunulmasını önleyip şunu apaçık gösterir: Birikim ve koşullar, yeni ve
işleyen bir organik evrim teorisine varacak, başka bir söyleyişle, bir Darwin
yaratacak olgunluktadır."
|
|
|
|
[i]Canlıların alışkanlık ve davranışlarıyla ilgili uzun ve
ayrıntılı gözlemleri vardır Darwin'in. Her yerde süreduran varolma (veya yaşama)
savaşını değerlendirmeye kafası iyice hazırdır, 1838 Ekiminde Thomas R. Malthus'un
(1766-1834) nüfus üzerine yazdıklarını öylesine, oyalanmak için okurken,
kitapta söz edilen koşullarda (geometrik oranda artan nüfus; dolayısıyla aşırı
birey çokluğu, ve aritmetik diziyle artan geçim araçları; dolayısıyla, açlık ve
bunların sonuçları diye özetlenebilecek varsayıma göre) canlılardaki elverişli
değişimlerin korunacağı, elverişsizlerin yok edileceği sonucuna varıverir. Artık
işleyebileceği bir teori vardır elinde: Doğal Seçme Teorisi!
Darwin'in
bu teoriyle ilgili çalışmalarını bilen Lyell ve Dr. Hooker, 1844'te yazdığı
taslağı okurlar.[ii] Darwin teorisini kamuya açıklamayıp
çalışmalarını sürdürür: Ta Alfred Russel Wallace (1825-1913)[iii]
ortaya çıkana dek...
A. R.
Wallace da Darwin gibi dünya çevresinde inceleme gezisine çıkar. 1855 Şubatında
Borneo'dayken yazıp gene o yıl yayımladığı "On the Law Which Has Regulated the
Introduction of New Species" (Yeni Türler Ortaya Çıkmasını Düzenlemiş Yasa
Üzerine) adlı denemede, her türün, daha önce var olmuş bir türle hem zamanda hem
uzayda rastlaşarak doğduğunu söyler. Bu doğumun nasıl olduğu üç yıl kurcalar
Wallace'ın kafasını.[iv] 1858 Şubatında, Moluk Adalarında, yakalandığı
ateşli hastalık sırasında Thomas R. Malthus'un "nüfus sorunu" ile ilgili
ünlü denemesini düşünmeye başlar ve "En Uygunların Kalımı" (Doğal
Seçme) düşüncesi bir şimşek gibi çakar kafasında. Darwin 1838'den beri çalışıp
teorisini kamuya açıklamayı erteleye dursun, Wallace oturur, vardığı sonuçları iki
gün içinde yazıp güvenilir bir doğabilimci saydığı ve öyle sayılan Darwin'e
gönderir. Türlerin Kökeni'ne yazdığı girişte bunu şöyle anlatır Darwin:
"Şimdi (1859) yapıtım aşağı yukarı bitti; ama tamamlanması daha birçok
yılımı alacağı için, ve sağlığım bozulduğu için, bu özeti yayımlama
zorunluğu duydum. Şimdi Malaya Takımadalarının doğal tarihini inceleyen Bay
Wallace'ın benim türlerin kökeni konusunda vardığım genel sonucun hemen hemen
aynısına varmış olması da beni böyle davranmaya özellikle isteklendirdi. Bay
Wallace, 1858'de, bana daha sonra Sir Charles Lyell'e vermem dileğiyle bu konudaki bir
yazısını gönderdi. Sir C. Lyell'in Linnean Society'ye gönderdiği bu yazı, Derneğin
dergisinin üçüncü cildinde yayımlandı. Benim çalışmamı bilen Sir Charles Lyell
ile Dr. Hooker ... yazdıklarımdan çıkarılmış kısa bir özeti Bay Wallace'ın
değerli yazısıyla birlikte yayımlamayı uygun görerek bana şeref verdiler."[1]
Wallace,
böylece, Darwin'in teorisine ortak olur. Teorinin arada bir Darwin-Wallce Teorisi diye
anılması bundandır. Wallace'ın ortaya çıkışı, teorinin kamuya daha geç
sunulmasını önleyip şunu apaçık gösterir: Birikim ve koşullar, yeni ve işleyen
bir organik evrim teorisine varacak, başka bir söyleyişle, bir Darwin yaratacak
olgunluktadır.
Darwin'in, Türlerin
Kökeni kısa adıyla tanınan başyapıtı Londra'da, 24 Kasım 1859'da, 1250 nüsha
yayımlanır.[v] Kitapçılar önceden 1500 nüsha parası ödemişlerdir.
Kitap yayımlandığı gün tükenir. Darwin'in sağlığında altı kez basılan Türlerin
Kökeni'ndeki görüşlere saldırılar kitap yayımlanmadan önce başlayıp
günümüze dek sürer...
[vi]Darwin Doğal Seçme Teorisi'ni Wallace'tan çok önce
geliştirir, ama kılı kırk yaran titizliği ve persecution[vii]
korkusu yüzünden kamuya duyurulmasını durmadan ertelediği için Wallace ile
paylaşmak zorunda kalır. Ancak, Darwin ile Wallace'ın organik evrim görüşlerinde
yalnız köklü farklar değil, karşıtlık da vardır.
Wallace,
daha sonra, değişimlerin yalnız evcil hayvanlarda ve ekinlerde görüldüğü, doğal
durumdaki canlılarda görülmediği savını çürüten çalışmalar yapar; ve August
(Friedrich Leopold) Weismann (1834-1914) edinilmiş ıraların soyaçekilmediğini
deneylere dayanarak öne sürünce, Lamarkçılıktan tümüyle arıtılmış bir Doğal
Seçme Teorisi geliştirir. Wallace'ın organik evrim teorisinde eşeysel seçmeye yer
yoktur. Wallace, "The Development of Human Races Under the Law of Natural
Selection" (1864, Doğal Seçme Yasasının Yürürlüğünde İnsan Irkları
Gelişmesi) adlı yazısında açıkça tinselcilik (spiritualism) belirtileri
gösterir. Darwinism: An Exposition of the Theory of Natural Selection with Some of
its Applications (1889, Darwincilik: Kimi Uygulamalarıyla Birlikte Doğal Seçme
Teorisi'nin Bir Yorumu) adlı kitabının son paragrafı tümüyle tinselcidir:
"Böylece
görüyoruz ki Darwingil (Darwininan) teori, en mantıklı sonucuna dek
işlendiğinde bile, bir tinsel insan doğası olduğu inancına karşı çıkmamakla
kalmaz; tersine o inanca sağlam destek verir. Bize, doğal seçme yasasının
yürürlüğünde insan bedeninin daha aşağı bir hayvan biçiminden nasıl gelişmiş
olabildiğini gösterir; ama şunu da öğretir: Bizim böyle gelişmiş olabilemez,
başka kökeni olmak gereken zihinsel ve ahlaksal yetilerimiz vardır; ve o kökene ancak
görünmez tin evreninde uygun bir neden bulabiliriz."[2]
Darwincilik
(Darwinism) sözcüğünü ilk kullanmış kişi Wallace'tır. Ve Wallace'ın
Darwincilik yorumu işte böyledir: Gerçeğe ve bilime aykırı ve dualist
(ikici)! Wallace bu yorumuyla Darwin'e en büyük haksızlığı eder ve dogmacıların
sövgülerinden de sürgit kurtulur.
|
1 Charles
Darwin, Türlerin Kökeni (beşinci baskı, çeviren Öner Ünalan, Onur
Yayınları, Ankara, Şubat 1996), s. 19 [sayfa 22 olmalı].
2 Alfred Russel Wallace, Darwinism: An Exposition of the Theory of Natural
Selection with Some of its Applications, (London, Macmillan and Co. and New York,
1891. Reprinted from the edition of 1891, AMS Press Inc., New York, N. Y. 10003, 1975), p.
478. |
|
i Öner
Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", Saypa Yayınları, Ankara, 1997, s. 39-41.
ii Sir Charles Lyell (1797-1875), İskoç yerbilimci; Joseph Dalton Hooker
(1817-1911), İngiliz bitkibilimci.
iii Wallace'ın doğum yılı 1823 olmalı.
iv Bu tümce, Papirüs Yayınları'nca yapılan baskıda şöyle: "Bu
doğumun nasıl olduğu konusu, Wallace'ın kafasını üç yıl kurcalar." Bkz.:
Öner Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", 1. baskı, Papirüs Yayınları, İstanbul,
Aralık 2004, s. 36.
v "Türlerin Kökeni", Türkçeye çevrilmek için 110 yıl
bekleyecektir. Öner Ünalan, Charles Darwin'in "The Origin of Species"
(Everyman's Library, 1967) adlı kitabını İngilizce aslından, Almanca çevirisi "Die
Entstehung der Arten" (Philipp Reclam Jun. Stuttgart, 1967) ile
karşılaştırarak, 1969 yılında Türkçeye çevirmiştir ve kitap "Türlerin
Kökeni" adıyla Haziran 1970'te, Sol Yayınları'nca basılmıştır.
vi "Darwin Ne Yaptı?", s. 124-125.
vii Persecution: "İnançlarından veya düşüncelerinden
ötürü zulmedilme, cezalandırılma". Bkz.: Ay., s. 95. |
[Sayfa başı]
I Bu sayfada, Öner
Ünalan'dan, Darwin'in Malthus, Lamarck ve Wallace'la ilişkileri ile ilgili alıntılar
sunuyoruz.
|
Jean-Baptiste Lamarck (1744-1829), Fransız
doğabilimci. |
|
Thomas Robert Malthus (1766-1834), İngiliz din
adamı ve iktisatçı. |
|
Charles Robert Darwin (1809-1882), İngiliz
doğabilimci. |
|
Alfred Russel Wallace (1823-1913), İngiliz
gezgin ve doğabilimci. |
II Bkz.: Ragıp Gelencik,
"Darwin Ne Yaptı?", Yeni Ülke (dergi), sayı 5, Ekim-Kasım-Aralık 1978, s.
231-238. (Yazıyı okumak için buraya tıklayınız.)
|
|