|
İNSANIN SINIFLAMADAKİ YERİ[i]
Canlılar çok çeşitli ölçütlere göre sınıflanabilirse de,
canlılar âlemini kopmaz ilişkilerle örülmüş bir bütün olarak kavrayan bilimsel
sınıflama soy bağlantılarına dayanır.
105. sayfada insanın sınıflamadaki yerini gösteren pek basit ve eksik bir şema
sunuluyor. Şemada bilimsel terimler ve ayrıntılar da savsanmıştır. Bu soybilimsel
şemaya göre, yukarıdan aşağı inildikçe, adı verilen hayvan toplulukları
küçülür. "Hayvanlar Âlemi" bütün hayvanları kapsarken, örneğin
"şempanze" veya "insan" yalnızca "tür" denen topluluktur;
dolayısıyla en küçük canlı topluluğu birimidir. Gene şemaya göre, insanın en
yakın hısımları insanbiçimli maymunlardır. Bitkiler ise en uzak hısımlarıdır.
İnsan, memeli olarak, şemada gösterilmemiş öbür memelilerle (tekdelikliler,
keseliler ve etenliler) yakın hısımdır. Onlar, omurgalı olarak, insanın en yakın
hısımlarıdır. Balıklar ise, omurgalı olarak, insanın en uzak hısımlarıdır. Vb.
Gene şemaya göre, insan, insanbiçimli, uzun kollu ve uzun kuyruklu maymunlar ortak bir
ata türeden türemişlerdir. Bu ata tür tükenmiştir, bugün yaşayan dar burunlu
maymunların hiçbirine benzemez. Bütün omurgalılar hısımdır. Hepsi ortak bir atadan
türemiştir. Balıklar en ilkel yapılı omurgalılardır.
İnsanın sınıflamadaki yerini gösteren şema
(Resmin üstüne tıklayınız.) |
Omurgalıların ortak ataları balıklardan da ilkel,
tükenmiş bir türdür. Demek ki şema bir türün bugünkü hısımlık ilişkilerini ve
türeme çizgisini gösterir. Ve şemaya bakılarak, örneğin şu sonuca varılabilir:
İnsanın türeme çizgisi üzerinde gerçek balık, sürüngen, kuş yoktur. İnsanın
türeyişi başlangıçta öbür memelilerinkiyle ortak bir yol izlemiştir. Bu bilgiler,
şemada gösterilmiş öbür türler için de geçerlidir.
Şemada insanın sınıflamadaki en eski yeri ve daha sonraki yerlerinden biri, noktalı
çizgilerle gösterilmiştir.[ii] Sınıflamada insana böyle yerler vermenin
nedenleri ve anlamı üzerinde bir daha durmaya gerek yoktur.
İnsanın primatlarla birlikte sınıflanması gerektiğini ilk söyleyen Linneaus'tur. T.
H. Huxley ise insanın maymunlarla ilişkilerini ayrıntılı olarak göstermiştir.
Darwin insanın sınıflamadaki yerini titizlikle tartışmıştır; çünkü insanın
türeyişini doğru kavrayabilmek için doğadaki yerini doğru saptamak gerekir. 105.
sayfadaki şema Darwin'in vardığı sonuçlara uygundur ve özünde bugün de
geçerlidir.
* * *
Şemadaki insan biçimli, dar burunlu, memeli, omurgalı gibi
nitelemelr gösterir ki bu sınıflamanın tabanı fiziksel yapıdır. Doğabilimciler
canlıları ryhsal veya zihinsel yetilerine göre sınıflayamazlar. Sınıflamanın
tükenmiş canlıları da kapsadığı düşünülürse bu tümüyle olanaksızdır. Durum
böyleyken, Darwin insanın sınıflamadaki yerini tartışırken zihinsel yetilerini daha
aşağı hayvanlarınkilerle karşılaştırmayı gerekli görür. Kuşkusuz, insanın
zihinsel yetileri yukarı hayvanlarınkinden bile çok yüksek bir düzeye ulaşmıştır.
Ancak, zihinsel yetilerin merkezi beyindir. Beyinsel ıralar soyaçekildiği için
zihinsel yetiler de soyaçekilir. İnsan ve aşağısındaki hayvanlar ortak bir kökenden
geldiklerine göre, insanın zihinsel yetileri ile onlarınkiler nitelik bakımından
değil, nicelik bakımından farklı olmak gerekir. Başka bir söyleyişle,
kökendeşlikten ötürü, insanın zihinsel yetileri daha aşağı hayvanlarda
başlangıç durumunda veya az gelişmiş düzeyde bulunmak gerekir. Darwin, anılan
karşılaştırmayı yaptıktan sonra, insanın yüksek zihinsel yetilerinin onu
sınıflamada özel ve ayrı bir yere koymayı gerektirmediğini söyler. Görünüşte,
karşılaştırmayı bunu göstermek için yapmıştır; ama bu yola başvurmakla şunu da
göstermiş olur: İnsan bugünkü yüksek zihinsel yetileriyle de bir evrim ürünüdür.
Darwin karşılaştırmasında içgüdüler, coşkular, merak, benzenme (imitation),
dikkat, bellek, imgegücü, sağduyu, alet kullanma, soyutlama, dil, güzellik duygusu,
Tanrı inancı ve din, ruhsal araçlar, boş inançlar, ahlak gibi çok çeşitli noktalar
üzerinde epey ayrıntılı durmuştur. Burada ayrıntısız iki örnekle yetiniliyor:
Sürülerde ve topluluklarda birlikte yaşayan birçok hayvan türünde, insandan çok
aşağı hayvanlarda, örneğin karıncalarda ve arılarda bile, bildirişim aracı olarak
dil vardır. Balarıları, özel devinişleriyle, balözü veya çiçektozu kaynağının
yerini yuvadaşlarına bildirirler. Bu, belirli bir nesneye (Güneş'e) göre, yuvadan
belirli bir uzaklıkatki belirli bir noktanın tanımlanması demektir; dolayısıyla
oldukça karmaşık bir zihinsel işlem gerektirir. Doğu ve Güney Afrika'da yaşayan
yeşil maymunların (Cercopithecus callitrichus) başlıca düşmanları (pars,
kartal, yılan...) için ayrı uyarı bağırtıları veya seslenişleri vardır. Belirli
bir seslenişi işiten sürüdeş maymunlar o seslenişle bildirilen düşmana uygun
önlemler alırlar. Demek ki yeşil maymunların kendi pars, kartal, yılan... kavramları
vardır. Anlamlı sesler çıkarmak yalnız insana özgü değildir. "Bununla
birlikte, eklemli (articulate) dilin sürekli sürekli kullanımı insana
özgüdür; ama insan, aşağı hayvanlar gibi, amacını anlatmak için eklemsiz (inarticulate)
çığlıklardan da yararlanır ve onları yüz kaslarının ve ellerinin devinimleriyle
destekler."[1] Dille ilgili çeşitli görüngüler üzerinde durduktan
sonra Darwin şu sonuca varır: "... eklemli konuşma yetisinin kendisi, insanın
daha aşağı bir biçimden gelişmiş olduğu inancına yenilmez hiçbir güçlük
çıkarmamaktadır."[2]
İnsan alet kullanan tek hayvan değildir. Maymunlar sert kabuklu yemişleri kırmak ve
düşmanlarını savmak için taş, yetişemedikleri yemişleri düşürmek için ağaç
dalları kullanırlar. Dalları kaldıraç olarak da kullanırlar. Daha aşağı hayvanlar
da çeşitli nesneleri alet gibi kullanırlar. Örneğin, Galapagos Takımadaları'nda
yaşayan bir ispinoz türü, kaktüs gövdelerindeki kovuklarda yaşayan böceklerle
beslenir ve gagasıyla erişemediği böcekleri uzun kaktüs dikenlerini iğne gibi
kullanarak kovuklarından çıkarır. Yalnız, alet kullanmanın ileri biçimi olan alet
yapmak, insana özgüdür.
İnsan ile yukarı hayvanları zihinsel yetileri bakımından karşılaştıran Darwin şu
sonuca varır:
"İnsanın ve yukarı hayvanların, özellikle maymunların ... duyuları,
duyumları, sezgileri aynıdır; acıları, duygulanmaları; kıskançlık, kuşku,
imrenme, gönül borcu ve gönül yüceliği gibi daha karmaşık olanları bile
benzerdir. İnsan ve yukarı hayvanlar hile yapar ve hınçlanıp öç alırlar; bazan
alay edilmekten alınırlar, ve hepsinin şakacı bir yanları bile vardır. Şaşarlar ve
merak ederler. Hepsinde aynı yetiler, benzenme, dikkat, yargılama, seçme, bellek,
imgegücü, birleştirim (association) ve sağduyu, çok farklı ölçülerde
olmakla birlikte, vardır. Aynı türün bireyleri, zeka bakımından, kesin aptallıktan
üstün zekalılığa dek farklı aşamalarda bulunur. Hepsi de, insandan daha seyrek
olmakla birlikt, çıldırabilir."[3] Demek ki, insan zihinsel yetileri
bakımından, aşağı hayvanlardan aşılmaz engellerle ayrılmış değildir.
Darwin'in The Expression of the Emotions in Man and Animals (İnsanda ve
Hayvanlarda Coşkuların Dışavurumu) adlı kitabı da burada kısaca anılmalıdır.[iii]
Darwin bu kitabında coşkuların (korku, sevinç, öfke... gibi çok güçlü duygu
durumlarının) insan ve hayvan bedenlerindeki ve özellikle yüzlerindeki
dışavurumlarının çok benzeştiğini gösterir. Bu, yalnız fiziksel yapı
benzerliğinin değil, zihinsel yapı benzerliğinin de sonucudur.
Darwin, bu konudaki çalışmalarıyla, bütün canlıların davranışlarındaki
düzenlenişi karşılaştırmalı olarak inceleyen psikoloji dalının
(karşılaştırmalı psikoloji'nin) kurucusu olur ve dilbilimcilerin dile bakış
açılarını genişletir.
1 Charles Darwin, İnsanın
Türeyişi (yedinci baskı, çeviren Öner Ünalan, Onur Yayınları, Ankara, Nisan
1995), s. 110.
2 Ay. s. 118-119.
3 Ay., s. 102-103.
i Öner Ünalan,
"İnsanın Sınıflamadaki Yeri", Darwin Ne Yaptı?, Saypa Yayınları,
Ankara, 1997, s. 104-109.
ii Saypa Yayınları'nca basılan kitapta şemanın sözkonusu kesimleri
'noktalı' değil, 'düz çizgiler'le basılmış. Çizimimizde bu kusuru düzelttik.
iii Bu kitap Türkçeye çevrilmemiştir.
|
|